BAKIŞ AÇISI
Zaman mı değişti, saygısızlık mı arttı. Bunun üzerine biraz kafa yoracağız. Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değildir. Kendini farklı göstermeye çalışmasın.
Her yıl olduğu gibi bu yılda uluslar arası Karadeniz Tiyatro festivali 02-05 Mayıs tarihleri arasında yapılacak. Bu yıl beş ülke katılım sağlayacak. Benim anlatmak istediğim katılacak ülkeler yada sahneleyecek oldukları oyunlar değil. Dikkati başka yere çekeceğim.
Bu yıl 24.ncüsü düzenlenecek olan Uluslar arası Karadeniz Tiyatro festivalinin basın toplantısına gitmek için evden çıktım.
Aracımızı otoparka park ettikten sonra basın toplantısının yapılacak olduğu otele doğru yürümeye başladım.
Otopark çıkışı eski öğretmenevinin yeri minibüs durağı oldu. Yolu kısaltmak için o güzergahı kullanmak istedim. Duraktan geçerken, iki kişi arasında tartışmaya tanık olduk. Birbirlerine o kadar ağır kelimeler kullanıyorlar ki, yenilir yutulur cinsten değil. Arada bir el teması yaparak, birbirlerini itiklemeye çalışmaları da, olayın diğer çirkin yüzü.
Birkaç dakika sonra alevlenen tartışmayı yatıştırmak isteyen başka bir kişi aralarına girdi.
Ne var ki, tartışmayı yatıştırmaya çalışan kişi de, tartışmanın odak noktası haline geldi.
Çevrede birkaç kişi daha olaya müdahil oldu. Kavga büyükdükçe büyüdü. Bir tanesi yüksek sesle polis gelene kadar aracını bulundurduğu yerden çekmeyeceğini haykırırken, diğeri de yüksek sesle; “salak! Sen, salak mısın?”
Tartışma uzayıp giderken, ben topantıya yaetişmek için adımlarımı sıklaştırdım. Duraktan çıkarken, dört tane polisin olay yerine hızlı adımlarla gittiğini gördüm.
İki kişi arasında geçen diyalog saygısızlığın en güzel örneklerindendi. Adam bir bakışta arkadaşının salak olduğunu anlayabiliyor. Diğeri de, bir bakışta onun soysuz olduğunu idrak ediyor. Bu ikisinin belki de, bir gün önce aynı masada, çay içip, sohbetleri olmuştur. Belkide aynı mahallede oturup, karşılıklı tavla oynamışlardır.
Bunların hiç birisi olmasa da, aynı durağı paylaşmaktadırlar. Öyleyse bu saygısızlık, bu hiddet, bu saldırganlık ne için?
Menfaat nasıl bir şey ki, insanı, insanlıktan çıkartabiliyor. Bir yolcu için bu kadar hezeyana gerek var mıydı? Bir yolcu gider, iki yolcu gelir. Ahilik geleneği nerde kaldı?
Sabah erkenden dükkanlarını açan kumaş tüccarları, müşterilerinin gelmesini beklemeye başlar. Çok geçmeden birinci dükkana, bir müşteri girer. Beğendiği kumaşlardan kestirip, alıp gider.
Tüccar, aldığı parayı kasasına koyup, tekrar dışarı çıkar. Çok geçmeden başka müşteri gelir. Alış veriş yapan tüccar, “aradığınız kumaş yandaki dükkanda var. Önce oraya uğrayın.” Der.
Müşteri düşünmeden tarif edilen dükkana gider. Ve alış veriş yapar.
Kıssadan hisse her şeyi anlatıyor. Ahilik geleneğini bilmek kadar uygulamak, önemlidir.