ANILAR-14
Önümüzde tam yirmi gün vardi, yirmi günde butun işleri bitirmeliydik.
Köydeki insanlar gittikçe sahip çikiyordu okullarına.Kimi,iş yapıyor, kimi
malzeme taşıyor, kimi tomruklari biçtirmeye gidiyor, her gün on beş kişi
harıl harıl çalışıyor.
Once okulun çatısı bitti, kiremitler aşlandi, yenilendi, çati kerestelerinin eskiyenleri
değiştirildi.
Daha sonra okulun içi elden geçirildi.Eskimis pencereler elden geçirildi, yenileri
yaptırıldı,sivalar onarıldı, öğretmenler odası kullanışlı hale getirildi, sobalar
yenilendi, okulun içi dışı komple bir badanadan geçirildi, lojman
dahil.Sinif dolaplari varıncaya kadar her şey elden geçirildi.
Eski siralar atıldı, yerlerine sınif mevcutlarına göre yeni masalar konuldu.
Ancak orda bir eksikliğimiz oldu.Yeni masalar tam kurumamiş kerestelerden
yapıldığı için tahtları aralık kaldi.Onu da üzerlerine kumaştan perde örttük
kapattık.
Okulda ne yapıldıysa lojmanda da ayni işler yapıldı.
Okulun bahçesi de ayni şekilde elden geçirildi.
Once tuvalet oyun bahçesinin ortasından kaldırıldı, yan taraftaki akarsuyun
olduğu yere yeni bir yere yapıldı,
Okulun geniş bir bahçesi vardi, o bahçe gözden geçirildi, ettafi yeniden duvar
örüldü, uygun bir yerine giriş çikiş kapısı yapıldı,okulun etrafındaki duvarin
önüne çiçek yada aşlama bahçesi yapıldı.Duvar öyle taş duvar değil de biriketle
örülmüş bir duvar.Duvar örüldukten sonra bir yerlerden yerli aşılamalar bulduk,
oranın koşullarına uygun bitkiler diktik.Sonunda yetiştiler de.
Gorevi tamamladık, artik okul da kendini gösteriyor, beyaz renkli, parlak bir okul
oldu.On sekiz gunün üzerine iş bitti.
Akil adam Hafız Hüseyin Kurt geldi, baktı, baktı ve dedi ki:
"Uşaklar çok has bir iş yaptınız, sağ olun, var olun, okulumuzu çiçek gibi yaptunuz,
Allah sizden razı olsun, ha camiye yardum ettiniz, ha okula, ikisi de bu milletin
malı, ama hele okul daha önemlisi, bunu buraya kuranlar gelip arayıp sormadıktan
sonra , biz sahip çıkmazsak ne olur okulun hali. Okul dört muallimden ibaret degildir
her halde, bizim sahip çıkmamız lazım, ama camiyi yapan biziz , bakacak olan da sağ olun var olun."
Kanlinin Hasan da :
"Ee habu uşaklar da her halda bir keçiyi hak ettiler, ne dersiniz uşaklar?"
Orada olanlar bıyık altı kıs kıs gülerken bazilari da aganın eline tutulmaz dedi.
Hafız Hüseyin de tamam dedi istdiğimiz bir oğlak olsun, onu da gelin yarın alın,
afiyetle yiyin, halal olsun dedi.
Ertesi gün oğlak geldi, okulu önünde kesildi, sobada yahni yapildi,bütün çalışanlarla
beraber meşeli bir yemek yenildi, hep birlikte kahveye gidildi.
Kahvelerde ajans dinleniyor, guncel konular gençlik olayları, koydeki insanlar
bol bol soru soruyor.Ne nedir, ne içindir?
Biz de aklımızın kestiği kadarıyla anlatmaya çalışıyoruz, gençliğin o zamanki
durumunu.Tabi ki tarafsız değiliz, gençlikten tarafayiz, ama bunu tarafsızlık
içinde yapmaya çalişyoruz,
Oysa ki gençlik paramparça. Denizler, Mehirler, Sinan'lar ... dağlarda birer ikişer
vuruluyorlar.Sorsan emperyalizme karşı savaş veriyorlar,Bizim de yüreğimiz
onlarla birlikte.
Hiç de böyle olmadıkları sonradan ortaya çıkıyor, emperyalizm gençleri böl,
parçala, yut taktığı ile dağıtmış o piril pïrıl beyinleri tek tek avliyor.Gençliğin o örgütlü gücünu yok ediliyor, Dev -Genc paramparça .Onu o cahil,dediğimiz köylü anlıyor da bizgüya iyi kötü okumuş , yazmış adamlar anlayamiyoruz.Emperyalizme karşı mücadele halkin buyuk gücüyle verilir.
İSMET EYUBOGLU
