ismet eyüboğlu


ANILAR

Kusera -Sersa köyleri ve çözüm için güç birliği.


ANILAR
     Kusera -Sersa köyleri ve çözüm için güç birliği.
Maçka'dan Zigana'ya doğru giderken ilk,önünüze çıkan Çatak köyünde Çatak 
kavşağı vardır.İki vadi önünüze çıkar, Hamsköy ve Mulaga vadisi.
Sağa doğru giderseniz Mulaga vadisine , soldan devam ederseniz Hamsköy
vadisine gidersiniz.
Soldaki vadide  on dört kilo metre uzunluğundaki Hamsköy tüneline 
varıncaya kadar on iki tane köy  vardır.On dört kilometreden tünelden sonra da  doğrudan Torul'a (Ardasa'ya) inersiniz, Oradan da Gümüshane, Bayburt...öyle devam edip gidersiniz Erzurum'a Ağrı'ya,  İran'a hatta oradan daha da ileriye gidersiniz.
Çağımızın İpek yolu.
Çatak sapağından Büyük Zigana tüneline kadar yolun yarısında kaşınıza 
Sersa köyü çıkar.
Çatak kavşağından Mulaga vadisine kadar olan yolun yarısında ise Harmancıkla 
karşılaşırsınız.
Harmanciktan başlayarak sol taraftaki köy taa yaylalara kadar uzanan Kusera köyüne 
aittir.
Kusera ile Sersa köyü yaylalarda sırt sırta vermiş iki köydür.Birisi Zigana vadisine 
diğeri Mulaga vadisine bakan iki komşu köy.
Köy deyip geçmemek lazım, köyler önemli  yerleşim yerleridir.Ayrı bir kültür,
ekonomi, gelenek, görenek, karakterdir.Köyler toplumların en küçük ve anlamlı 
yerleşim birimleridir.Geçmişi çok eskilere dayanır.Belki de insanların bir araya gelip
ilk toplulukları oluşturdukları zamanlara.
Gurbette   farklı köyden bile olsanız, birbiriyle can ciğer ,kuzu sarması olursunuz, 
köye yakınlaştıkça ayrımlar bir bir ortaya çıkar.Hele hele de komşu köy olunca da 
bu ayrımlar daha da belirginleşir, hatta bazen istenmeyen durumlara da varabilir.
Şimdi size Sersalilarla Kuseralilar arasındaki yaylada ortaya çıkan anlaşmazlıktan 
söz edeceğim.
Önce coğrafi yapıdan başlayalım.Bizim yayla iki tatlı,yamaçtan oluşur.İkisi de birbirine 
bakar.Aradan küçük bir çay vardir.Evler belli bir düzen içerisinde dizilmiştir. 
Hepsi birbirine bakar.Ve yaylada en büyük rahatlık da özel mülkiyetin olmayışıdır
Yani koskoca yaylaya çıkarsınız, her yer herkese aittir.Kimse şurası da bana aitti, 
diyemez.Yani o Jean Jack Reusea'larin hayal ettiği gibi herkese ait bir toprak parçası bulursunuz karşınızda.Bunu için buna Sosyalist yayla da diyebilirsiniz.En büyük rahatlığı da budur.Huzurlu bir yedir, ister hayvancılık yapın , ister dinlenmeye gidin.
Padişahın bir fermanı vardır, şu şu sınırları içine alan mera falan köye aittir diyen
der , sız de gidip o sınırlar içerisinde kendinize ait bir ev yapar oturursunuz, hayvan 
bakmak kaydıyla.Başka da size kimse gelip dokunmaz,dokunamaz.
Burası yaylanın görünen  kısmı.Bir de görünmeyen kısmı var,Hamsiköy tarafına 
bakan kısım.Mil,tarafı.
Mil'in iki kısmı,vardır, birisi karşıki mil, bir bize asil komşu olan mil.
Komşu olan mille bizimkilerin arasında bir kıran vardır. 
Bu kiranın arkasında Sersali komşularımız oturur.Derme çatma  kulübeleri vardır.On on on beş tane kadar.Yazın gelirler bir kaç ay oturur giderler.
Nereye giderler ?
Haya yaylasına giderler.
Komşuluk dediysek bu gerçek anlamda bir komşuluk değil, birbiriyle girmeden
çıkmadan komşu olunur mü?Olunmaz elbet.İste böyle bir komşuluk.
Peki neydi bu iki köy arasındaki sorun?
Meğer bu iki köy arsında temel bir sorun varmış.Bu sorun sınır anlaşmazlığı
sorunu imiş.Bu sorunla ilgili avukatlar tutulmuş, yıllardan beri , nesilden nesile süre giden davalar .
Davalarin birkaçına ben de çocukluğumda tanık oldum.
Her iki köyün yaşlı başlı insanları giyinip kuşanıp yaylaya çıkarlar.O gün keşif 
yapılacakmış. Maçka’dan hakimler, resmi kişiler gelir,Milin kıranına daktilolar 
kurulur, şahitler dinlenir, gözlemler yapılır, tutanaklar tutulur, Bazen da ufak tefek 
hır gürler olurdu.