Fatma Karahasanoğlu


ZAMAN GEÇTİ 

Hayatlar, geçen yıllarla birlikte,  ne kadar değişime uğradı


                                         ZAMAN GEÇTİ               

 

                       Hayatlar, geçen yıllarla birlikte,  ne kadar değişime uğradı. Geriye dönüp bakıldığında bir çok şeyin değiştiği gözler önüne serilmektedir. 

Küçük bir örnek verecek olursak, sabit telefonların yerini dokunmatik telefonlar aldı. Artık kimse evinde sabit telefon kullanıp, görüşme yapmıyor. Sabit telefonun zili çalmıyor.

Bir zamanların olmazsa olmazı sabit telefonlar, unutuldu gitti. Belli bir kesimin  bundan haberi bile yok. 

                      Zaman değişti, çağ değişti. Bir zamanların göz bebeği olanlar, geride kalarak tozlu raflara sürüldü.  Ne arayanları var ne de soranları. 

                      Mahallemiz  her mevsimde güzeldi. Evlerde sıcaklık, gönüllerde merhamet vardı. Dertler ve sevinçler paylaşılırdı. 

Mahallemizde her evde telefon yoktu. Sadece posta müdürü Hasan amcanın evinde  telefon vardı. Her kim biriyle görüşecekse daha doğrusu yakınını aramak isterse Hasan amcanın evine müracaat ederdi. 

Hasan amca yaşı gereği olgun, oldukça kültürlü biriydi. Hasan amcanın iki özelliğini hala hatırlarım. Biri her gün satın alıp okuduğu Hürriyet gazetesi, diğeri sokakta  gördüğü çöpleri toplamasıydı. 

Hasan  amcanın evine gidenler, telefon görüşmesi yaparken, meyvesini de, yerdi. Hasan amca misafiri sever, onlarla yakından ilgilenirdi. 

İlkokula gidiyordum. Annem her nedense o gün, pek telaşlıydı. Giresun’da okuyan ablamı merak ediyordu. Birkaç gün ablamdan haber alamayınca, annem, telaşlanırdı. 

Soğuk bir kış günüydü. Yirmi beş, otuz metre uzaklıkta olan Hasan amcanın evine gitmek için annemle evden çıktık. 

Annem elimden sıkıca tutuyor, yolun karşısına geçmek için arabaları kontrol ediyordu.

Hasan amcanın her zaman açık, üzerine kapalı olan kapıdan içeri girdik. 

Üst kata çıkmak için merdivenlere başladık. Fazla geniş olmayan salona girdik. Sobanın yaydığı sıcaklık içeri girer girmez yüzümüzü okşadı. 

Annem hemen telefonun başına gitti. Telefonun ahizesini kaldırır kaldırmaz görüşme yapılmazdı. Mutlaka postaneden görüşmek istediği adresi söyleyip, kayıt yaptırmalıydı. Annem Hasan amcaya sormadan postaneye kayıt yaptırdı. 

Hasan amca, annemin telaşını bildiğinden hiç bir şey söylemezdi. Kayıt yaptırıldığında bazen yarım saat, bazen üç saat zaman geçerdi. 

Annem sürekli saate bakıyor, Hasan amcayla dertleşiyordu. Hasan amcanın  eşi Hava yenge, meyve dolu kapla içeri girdi. Önce odanın sıcaklığından şikayet etti sonra meyveleri önümüze koydu. 

Annem meyvelerin yüzüne bakmazken, ben ilk mandalinamı çoktan soyup yemeye başlamıştım. Telefonun zili salonun duvarlarında yankılandı. 

Annem, ahizeyi kaldırdı. Yüzü renkten renge girdi. Sonra “tamam” deyip telefonu kapattı. Hasan amcaya teşekkür edip, evden çıktık. 

Çok geçmeden, babamın kullandığı arabayla yola çıkarken, beni ablamı Hasan amcaların evine bıraktı. Hava yenge o akşam bizi hiç yalnız bırakmadı. 

Geçmişte kalan sabit telefonun aklıma getirdikleri yalnız bu değil. 

Bugün herkesin elinde dokunmatik akıllı telefonlar var. İstedikleri her yeri rahatlıkla arayabiliyorlar.