Fatma Karahasanoğlu


YEŞİL VADİ

Yaşlı kadın kapısının önünde oturup güneşlenirken, bir araba açık camdan yaşlı kadına adres sorar. Ağır işiten yaşlı kadın söyleneni duymaz.


                                              YEŞİL VADİ 

 

                           Yaşlı kadın kapısının önünde oturup güneşlenirken, bir araba açık camdan yaşlı kadına adres sorar. 

Ağır işiten yaşlı kadın söyleneni duymaz. 

Adam ikinci kez tekrarlar. Kadın yine duymaz. Bu sefer adam arabadan iner, kadının yanına kadar sokularak tekrar sorar. 

Kadın, öteye beriye bakındıktan sonara önce ne yapacağını sorar sonra tepede bir yer işaret eder. 

Adam, inşaat yapacağını söyler ama kadın duymaz. Adrese doğru arabasını sürer. Bir müddet gittikten sonra söylenen adreste büyük bir vadiyle karşılaşır. Her taraf yeşillikler içerisindedir. Ağaçlar, yeşil vadiyi tablo gibi süslemekte.   

Elindeki kağıtta öyle yazmıyordu. Geri döner. Tekrar yaşlı kadına sorar. 

Yaşlı kadın, merakla adamı inceler. “sen bana yeşil vadiyi sordun, ben de sana yeşil vadiyi gösterdim.”

Adam başını iki yana salladıktan sonra uzaklaşıp gider.

                  Anlatma kabiliyeti mi, yoksa algı eksikliğimi. Her neyse ne adam, yaşlı kadını, ne de yaşlı kadın adamı anladı. İkisi arasında sözler gitti geldi. 

Kelimeler havada birbirini kovalarken, düşünce pınarları da, kendi hesaplaşmasını yaptı. Anlatımlar yarım, konuşmalar eksik. Kurulan cümleler bağlantısız. 

Gitmek istenen yer neresi, tarif edilen yer neresi? 

Bilmeden yola çıkmak her zaman için iyi alınmamış bir karardır. Bir şey biliyorsan yola çık.Bilmiyorsan öğrendikten sonra çık. 

Yaşlı kadın senin sorduğun adresi bilmek zorunda değil. Sen yola çıkarken yaşlı kadına mı güvendin? Bırak o kadın güneşlensin. Sende her ne yapacaksan git onu kendin yap.

Birilerine iş buyurmayı ne çok seviyorsun. Ne demiş atalarımız; “iş bilenin, kılıç kuşanın.”

Sende bildiğin işi yap. Dahası bildiğin bir adres olsun. Ondan sonra inşaat mı yaparsın, park alanı mı yaparsın, orasını sen bilirsin. 

Kurt a sormuşlar; “boynun nede kalın?” kurt ne demiş; “her işimi kendim yaparımda ondan.” Sen, sen ol! Sakın bilmediğin yerlere gitme. Ne olur ne olmaz. 

Dünyanın yüz bin hali var.  Dedim de, aklıma bir şey geldi.  Ormanlar göz göre göre kesilip, yok olurken, seyirciler de, bakmakla yetiniyor.

İşte aklıma birden bu geldi. Hani ağaçlar oksijendi. Hani ciğerlerimizdi. Demek duruma göre değişebiliyor. 

O adam vardı ya,yeşil vadiye giden, işte ondan söz ediyorum. Ne yapacaktı, o da ağaçları kesecekti. Kendisine rant kapısı açacaktı. 

Yok öyle yağma. Kendini masum gibi gösterip, ağaçları keseceksin sonra da inşaat kurup, banka hesaplarını şişireceksin, sen dünyayı çözük mü zannettin! . 

Toprak ana bu kadar cömertken, ona yapılan zulüm neden? Bağrına her defasında hançer sokmanın ne anlamı var?