OYUN VE OYALANMA YERİ
ABD, Irak’ı işgal etmesinin üzerinden yirmi yıl geçti. Geçen sürede, bir çok olaylar yaşandı. En önemlisi Irak’a bir daha istikrar gelmedi. Bir çok örgütler kendini söz sahibi görüp, bölgede her türlü kan ve şiddeti yaptı.
ABD Irak ve Suriye petrollerine sahip olmak için her türlü işe baş vuran bir ülke konumundadır. Bu bağlamda kurduğu terör örgütleri bu ülkelerde kaos yaratarak, ABD’nin istediği ortamı sağlamaktadır. Petroller kuyulardan çıkar çıkmaz ABD petrol şirketleri istediği şekilde dağıtımlarını yaparken, o bölgede yaşayan masumların hakları da, hiçe sayılmış olmaktadır.
Zaten insan hakları olsaydı, ABD, yirmi yıl önce Irak’a girip, milyonlarca insanı öldürmezdi. Dahası kullandığı silahlarla da, ayakta kalan insanın sağlığını bozulmasına neden olmazdı. Deniz aşırı ülkeden gelerek, Türkiye’nin sınır komşusu iki ülkede kaos yaratarak, terör örgütlerine her türlü desteği sağlamayı kendinde hak görmesi, olayın ayrı bir boyutudur.
PKK terör örgütü daha düne kadar yayayken, sonra ABD’nin verdiği araçlarla kendini değiştirdi. Daha sonra da, helikoptere kavuştu. Ancak anlamadan bilmeden helikoptere fazla sayıda terörist binerse olacağı düşmekti.
Demek ki, yeterince, helikopterle ilgili ders alamadılar. Veya almadılar.
Dünyayı sadece kendisinin yönetmesini isteyen ülkeler, her nedense yaptıklarının farkında değil. ABD, kendisini dünyanın tek hakimi olarak görmek isterken Rusya’da diğer taraftan kendi hegemonyasını kurmanın hesabını yapıyor
Her iki ülke lideri de, şunu çok iyi bilmelidir. Dünya, oyun ve oyalanma yeridir. Diğer ifadeyle dünya hiçbir ülkenin ebedi kalacağı bir durak yeri değildir.
Kendini gelişmiş olarak görebilirsin. Silahta üretebilirsin. Tüm bunlar bir başka ülkenin topraklarını işgal etme hakkını vermez.
Her ülkenin bir toprağı, bir yaşam düzeni, bir kültürü, bir dini vardır. uluslar arası hak ve hukuk çerçevesinde yaşam sürülmelidir. Ülkeler arası ticaret olmalıdır. Ancak ticaretini başka boyutlara getirip, sömürme yolu seçilmemeli.
Bir çok ülkeden mülteci olarak başka ülkelere sığınanlar oldu. Bunların kökenlerine baktığımızda, karşımıza yine sömürücü düzenin aktörleri çıkmaktadır.
Ülkelerini terk etme zorunda bırakılan mülteciler, gittikleri ülkelerde de, sorun yaratmaktadırlar. Kendi yaşam biçimlerini mülteci oldukları ülkede sürdürmek istemeleri de, ayrı bir sorun kaynağıdır.
O insanları mülteci konumuna sokan ülkeler istedikleri, petrolü yada yeraltı kaynağına sahip olmak istemeleri bu tip sorunları doğurmaktadır.
