NEDEN, NEDEN, NEDEN!
Dedem Korkut’un Deli Dumrul hikayesi aklıma geldi.
Deli Dumrul bir köprü yapar. Köprüden geçenlerden bir akçe alır, köprüden geçmeyenlerden iki akçe alır.
Deli Dumrul,adı üzerin de deli mi, deli. Bir gün Azrail’e kafa tutar. Onunla dövüşür. Ancak Azrail olduğunu anlayınca korkudan tir tir titrer. Yalvarır, yakarır. Canını almaması için yerlere kapanır.
Azrail, canına karşılık deli Dumrul’dan can ister.
Deli Dumrul, önce babasına gidip, can ister. Babası, Deli Dumrul’u çok sevdiğini ancak canını veremeyeceğini, anasına gitmesini söyler.
Deli Dumrul, çaresiz anasına gider. Anasına canına karşılık can vermesini söyler. Anası da, bin bir bahaneyle canını veremeyeceğini anlatır.
Deli Dumrul ne yapacağını bilemez. Canına karşılık ne babası ne de, anası can vermezler. O sırada Deli Dumrul’un aklına eşi gelir. Gidip, ondan canına karşılık canını ister. Eşi, düşünmeden kabul eder.
Deli Dumrul hikayesinde ki, acizliği görmek için kahin olmaya gerek yok. Her kim kendini üstün görüp, bir başkasına eziyet ediyorsa, şunu bilsin ki, hesap günü geldiğinde sadece amelleriyle kalacak.
Bilmeden yada bilerek bir başkasının hakkını yemek yada iftira atmak, sadece bu dünyayı değil ahret yurdunu da, şüpheye düşürmüş olur.
Dünya sahnesinden bugüne değin kimler geldi, kimler geçti. Bir çok kavim peygamberlerini yalanlayıp, inanmadıkları için yok olup, gitti. (Lut, Semud, Ad, Medyen, Sebe, Nuh… kavmi.)
Hiç kimse kendini bir başkasından farklı görmesin; kul, kuldur! Mevkii, makam, şan, şöhret, gibi unvanlar sadece dünyalıktır!.
Bir insan kendini neden, üstün görür?
Neden, intikam peşinde olur?
Neden, iftira atmayı kendine görev edinir?
Neden, yalan konuşur?
Neden, kin, nefretle yoğrulur?
Neden, haram yediğini kabul etmez?
Neden, suçuna ortak arar?
Neden, masumları suçlar?
Neden, merhametli olmaz?
Neden, vicdanına danışmaz?
Neden, hoşgörülü olmaz?
Neden, hırslı ve kıskanç olur?
Neden, kibirli olur?
Neden, hatasını kabul etmez?
Neden, neden, neden?!
