HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL
Yorgun küçük serçe, ağacın altında oturmakta olan dervişin yanına konar. Derviş serçenin tarafına bakmadığı gibi elindeki değneğiyle vurup ayağını kırar.
Serçe acı içerisinde kıvranır. Hz Süleyman’a giderek, dervişi şikayet eder.
Hz. Süleyman, dervişin yanına giderek; “yorgun ve küçük olan serçenin ayağını neden kırdın?”
Derviş; “ben zikir yapıyordum. Bu serçe gelip benim ilgimi dağıttı.” Der.
Hz. Süleyman serçeye dönerek; “söyle bakalım, dervişe ne ceza verelim.”
Serçe düşünmeden; “kavuğunu ve tespihini alalım. Benim gibi kimse O’na aldanıp yanına gitmesin.”
Dış görünüş çoğu zaman aldatıcı olur. yürekten dua etmeyip, merhamet göstermeyenlerin hangi ahlak içerisinde olduğu gerçeği her an bilinmelidir. Kimsenin bir başkasından üstünlük yanı yoktur. Paranın değer gördüğü bu dünyada ne yazık ki manevi değerler menfaat doğrultusunda kullanılmaktadır. Birilerine şirin görünmek arzusu her geçen gün artmaktadır.
Vaktiyle bir adam, yılanla dost olmuş. Her sabah yılana bir bardak süt getirir, karşılığında yılandan bir altın alır. Bu alış veriş yıllarca devam eder.
Adam, hacca gitmeden önce oğluna vasiyet eder; “oğlum, benim bir yılan dostum var. Her sabah bir bardak süt karşılığında bir altın alacaksın. Ancak sakın tahriklere kapılıp yılana zarar verme. Bu işi de, sakın aksatma.” Der.
Adam, hacca gidince oğlu da, vasiyeti, yerine getirmek için yılana her sabah bir bardak süt getirip, bir altın alır.
Birkaç hafta bu alış veriş devam ettikten sonra oğlan sıkılır. Aklına bir plan gelir. Her sabah bir altın almak yerine tüm altınlara sahip olmak ister. Uygulamak için de sabırsızlanır.
Sabah erkenden bir bardak sütle birlikte baltayı da yanında götürür. Yılanın her sabahki yaşadığı kuyunun başına gider.
Bir bardak sütü, kuyunun kenarına koyduktan sonra beklemeye başlar.
Yılan çok geçmeden kuyudan çıkar. Sütü içerken oğlan, elindeki baltayla, yılana var gücüyle vurmaya çalışır. Kuyruğundan yara alan yılan, oğlanı zehirleyip öldürür.
Adam hacdan aylar sonra döner. Oğlunun kendisini karşılamaya gelmediğine şaşırır. Eve gidip, olan biteni hanımına sorar.
Hanımı der ki; “senin yılan, oğlanı zehirleyip öldürdü. Adam, buna inanamaz. Hemen yılanın yaşadığı kuyunun başına gider. Ve bağırır. “yılan kardeş, yılan kardeş. Oğlumu neden öldürdün?”
Yılan, kuyudan çıkmadan, “oğlun beni öldürüp altınları almak istedi. Ben önce davranıp, oğlunu öldürdüm.” Deyince adam, “her şeyi unutalım. Yeniden alışverişe başlayalım. Ben, bir bardak süt getireyim. Sen de bir altın ver.”
Yılan; “ben de kuyruk acısı, sende evlat yangını olduktan sonra biz bir daha dost olamayız.”
