Fatma Karahasanoğlu


DOĞA HEM CÖMERT HEMDE ACIMASIZ 

Dünya sadece bizler için yaşanan yer değildir.


                               DOĞA HEM CÖMERT HEMDE ACIMASIZ               

 

                    Dünya sadece bizler için yaşanan yer değildir. Bir çok canlı türleri de bizimle beraber yaşamaktadır.

Doğanın belki de en güçsüz hayvanlarından olan geyik ve ceylanlar avlarını bulmakta güçlük çekerler. Bazende avlarını ararken av olurlar. 

Kimi zaman avcının tüfeğinden çıkan kurşunlara hedef olurken, kimi zamanda yırtıcı hayvanların pençesine mağlup olurlar. 

Doğa hem cömert, hemde acımasız!

Geyiklerin dünyasından olaylara bakacak olursak, zor doğa koşullarında, özellikle kış aylarında hayatları bir hayli zordur. Fazla ehil olmadıklarından, daima tedirgindirler. 

Ormanların deriinliklerine dikilen elma ağaçları geyikler için bulunmaz bir yiyecek. İki ayak üzerine ağaca yaklaşan geyikler elmaları yerken, dünyanın belkide en mutlu anlarını yaşamaktadır. Meyve ağacından yedikleri elmalar onlar için bulunmaz bir nimettir. 

                     Ceylanlarda kendilerine göre av peşine düşerler. Gördükleri her canlıdan ürkek bakışlarla baktıktan sonra gözden kaybolurlar.  Size sadece arkasından bakmak kalır. 

Yaşadığım evde, bu tür hadiselerle sık sık karşılaşırım. 

Geniş arazi üzerindeki ağaçlar arasında  korkak adımlarla eve yaklaşırlar. Sonrada koşar adımlarla kaçıp giderler. Ama geride kalan bakışları unutulacak cinsten olmaz.   

Sabah erken bir saatte, evin arka kapısından fındık bahçesine doğru bakışlarımı dolaştırıyordum. Güneş, henüz tüm ışınlarını dünyaya göndermemişti. Sabahın serinliği yüzümü okşadıktan sonra fındık dallarının arasından sırtı benekli iki karaca gözlerini, gözlerime dikmişti. O kadar dikkatli bakıyorlardı ki, bir şeyler söyleyeceklermiş gibi beni inceliyorlardı. 

Bende onlara dikkatli baktım. Fazla hareket etmek istemiyordum. Çünkü en küçük harekette kaçıp, gideceklerdi. 

Bu yüzden karacaları doyasıya seyretmek için hareket hiç etmedim. Sadece bakışlarım hareket ediyordu. Uzun bir müddet bakıştık. Kocaman sürmeli gözleri neler anlatmadı ki, bir adım yaklaşmak istedim ancak karacalar bunu fark edip beş adım geri gitti. Yine olduğum yere çakılı kaldım. 

Elimde olmadan fındık dalına çarptım. Çıkan ses karacaları hareketlendirdi. Birden gözlerimin önünden koşup, kayboldular. 

Ben şaşkın, gözlerimde boşlukta öylece kaldı.

                      Doğanın kucağında yaban hayvanları da, yaşar. Onlarda kendi dünyalarında haklılık payları vardır. Yaşamak için  avlanmak zorundalar. 

Doğanın kanunu böyle kuruldu. Güçlü, her zaman güçsüzü yer.