Fatma Karahasanoğlu


  ÇAĞIN GETİRDİKLERİ

  ÇAĞIN GETİRDİKLERİ


                                       ÇAĞIN GETİRDİKLERİ

 

                         Çağın getirdiği sorunların en başında saygısızlık gelmektedir. Saygısızlığın yanında algılama da, bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. İletişim araçları ve öğrenme yolları bu kadar geniş hiçbir çağda olmadı. Ancak hiçbir çağda da bu kadar algıları yetersiz bireyler yaşamadı.

İletişimsizlik bu çağda, dinleme özürlülüğü bu çağda, algılama sorunu bu çağda, bunları üst üste koyduğumuz vakit sorunların  ne denli büyük olduğunu görürüz. 

Çocuk, genç ve yaşlı. Size neyi ifade ediyor? Çocuk çocuk gibi davranmazsa, genç genç gibi olmazsa, yaşlı da yaşlı gibi davranmazsa, ortaya nasıl bir sonuç çıkar.

Ben söyleyeyim! Karmakarışık. Bu karmaşıklığı kim yaratıyor? Elbette bu dünyada yaşayanlar. Çağın getirdiği teknoloji ilerledikçe, insanların düşünme yeteneği de azaldı. Dahası bencil ve egosit oldu. Vurdumduymazlık ve bana ne “cilik” arttı.

        “Zamanın birinde bir adamın  çiftliğine bir tilki dadanır. Tilki her akşam çiftlikteki tavukların kümesine girer. Karnını doyuruncaya kadar tavuk yedikten sonra gidermiş. Çiftlik sahibi günlerce nöbet tuttu. Ancak tilkiyi bir türlü yakalayamadı. Bir gece nöbet tuttuğu sırada tilki çiftliğe girer. Sağına solun bakındıktan sonra tavukların kümesine yol alır. O sırada çiftlik sahibi ağ atıp, tilkiyi yakalar. Tilki özür dileyip serbest bırakmasını ister. Çiftlik sahibi, tilkinin yalvarmasına dayanamaz. Bir daha yapmayacağına dair söz aldıktan sonra tilkiyi serbest bırakır. Birkaç gün sonra tilki yine çiftliğe dadanır. Çiftlik sahibi durumu fark edince çok kızar.  Tilkiyi vurmak için silahı eline alır. Tilki yine yalvarır. “ne olur beni öldürme. Söz daha gelmem. Eğer bir daha gelirsem 20. Yüzyılın insanları gibi olayım.” Deyip canını bir kez daha kurtarır.”

                  Toplum olarak gelinen nokta çok tehlikeli. Şiddet aldı başını gidiyor. Dur demek yerine yenileri gündem oluyor. Medeni birer insan gibi konuşmak yerine şiddet tercih ediliyor.  Giderek artan sorumsuzluğun en büyük nedenlerinden biri de, maneviyat boşluğudur. Maneviyatını dolduramayanlar başka yollara sapmaktadır. Kimi mal mülk almayı  tercih ederken kimi de, mutlu olmak için şan şöhretin peşinden koşuyor.

Bunların  hiç biri mutluluk getirmez.  Mutluluk; insanın kendi içindeki “ben” le barışık olması ve doğru yoldan gitmesidir.       

             “Köşkte yalnız yaşayan zengin adam bir gün hastalanır. Ve doktor çağırır. Doktor hastayı muayene ettikten sonra birkaç ilaç yazar. Namaz vaktinin geldiğini fark edince nerede namaz kılacağını söyler. Ev sahibi halılarla donatılmış bir odayı gösterir. Doktor odaya girer. Etrafına bakınır. Tavandan aşağıya sarkan göz kamaştırıcı avizeyi görür. 

Duvarlar yaldız gibi parlamaktadır.  Kendi kendine; “bu kadar büyük köşkte tek başına nasıl yaşıyor. İnsan sıkılır. Konuşacak kimse yok.” mırıldanır. Secdeden başını kaldırdığı sırada tam karşısında şu yazı dikkatini çeker; “ben yalnız değilim. Allah her daim yanımdadır.”