Turhan Eyüboğlu

Tarih: 13.06.2022 12:11

Bilge Çam ve Maçkalılar

Facebook Twitter Linked-in

Bilge Çam ve Maçkalılar

 

'Okullarda bize ağaç sevgisini anlattıkları halde neden bu ormanlar kesilmiş dede? Yazık değil mi bu ağaçlara? Neden bunlar acımasızca kesiyorlar dede, biliyor musun?'

'Bak Sarı Tilkim, şimdi sana gerçek bir hikayeyi anlatayım.'

Bir varmış bir yokmuş. Maçka’nın deniz misali ormanları varmış. Bakmaya doyulmayan çam ormanlarıyla Maçkalılar gurur duyarmış. Paparza Ormanları, Kusera Ormanları, Mulaga Ormanları, Lişer Ormanları, Mars Ormanları, Hamsiköy Ormanları, Kulindağı Ormanları, Şolma Ormanları, Raşi Ormanları Trabzon’da birer efsaneymiş.  Bu ormanlar güzellikleriyle birbiriyle yarışırlarmış.

Ormanlardaki ağaçlar kışın ortasında hiç kimseyi soğukta bırakmaz, kuruyan ağaçlarını yörede yaşayan insanlara verirlermiş. Çam ormanlarındaki ağaçlar çocukların üşümesine hiç dayanamaz, gövdesinden bir kalın dalı ne kadar canı da yansa çocukların babasının kesmesine izin verirmiş.

O küçücük köy okulunun bütün ihtiyaçlarını karşılamak üzere çam ormanları yeri geldiğinde içlerinden birini feda eder, vedasını da uğultu sesleriyle bütün köylüye duyururmuş. 'Sabah çocuklar üzülmesin.' diye onları kuş sesleriyle karşılar, güneşin vurmasıyla gölge oyunları yapar, güne iyi başlamalarını sağlarlarmış.

 

Orman içinden okula giden çocukları korumak, inek bekleyenlerin zarar görmemesini sağlamak için anne çamlar, uçurumda nöbet tutması için çocuklarını görevlendirirlermiş. O asker çamların annelerinin zaman içinde üzüntüden saçlarında beyaz püsküller oluşur ve hep öyle devam edermiş.

Bütün köyün çatılarını, kapılarını, bağını, bahçesini düzenlemesi ve hiç kimseye köylünün muhtaç olmaması için 'Bilge Çam' ormanlara yol gösterir, ormanlar arası diyaloğu sağlarmış. Gecenin sessizliğinde hafif bir rüzgarla ormanlara Bilge Çam haber yollar ve onları izlermiş.

Yıllarca kurduğu düzen sayesinde Maçkalılar ihtiyaçlarını ormandan sağlar, çocuklarını okulda okutur, onları Türkiye’nin her tarafına vatanına milletine faydalı olsun diye yollarmış. Bilge Çam, bu düzen sayesinde Maçkalıları sanatçı, edebiyatçı, siyasetçi, bürokrat, doktor, öğretmen, memur, işçi olarak yetiştirmiş.

Yıllardır insanlara faydalı olmak için yaptıkları fedakarlıkla, çektikleri acıları çam ağaçları içlerinde saklarmış. Bu güzelim Maçka ormanları, içlerinde sakladıkları gözyaşlarını orman içi gözelerle dereye, dereden de denize akıtır, oradan da okyanuslara ulaşmasını isterlermiş. Belki bir gün bizim de ihtiyacımız olduğunda, akıttığımız gözyaşlarıyla yetiştirdiğimiz insanlar bizi duyar diye.

Bilge Çam’ın varlığından kimsenin haberi yokmuş. Çam ağaçları onun varlığını saklıyor, tabiat düzeninin bozulmaması için hiç kimseye anlatmıyormuşlar. Ancak bu zaman diliminde insanların doğaya yaptıkları kötülük neticesinde rüzgarın ters esmesiyle Bilge Çam’ın ormanlara yaptığı konuşma kötü insanların kulağına gitmiş.

Bilge Çam’ın ormanları idare etmesini bir türlü içine sindiremeyen bu insanlar Bilge Çam’ı bulmak için bütün Maçka ormanlarını kesmeye başlamış. Çünkü Bilge Çam, çok adaletli ve yılların özelliğine göre ormanları idare ediyormuş. Bu idare sonucu Maçka ormanları yüz yıllardır hem onunla yaşayanların ihtiyaçlarını gördüğü gibi hem de kendini güçlendirerek hayatına devam ediyormuş.

Ancak Bilge Çam’ı bulup yok etmek isteyenler, tüm hızıyla orada yaşayanların feryadına kulaklarını kapatarak Maçka ormanlarında katliamlar yapmaya başlamışlar. Her ormanda kesim motorlarının sesi, çığlıkla yere düşen çam ağaçlarının sesini duyulmaz hale getirmiş.

Ormanların çığlıkları yaylaları, köyleri sarmış, artık şehirde oturanlar bu çığlıkları duymaktan uyuyamıyorlarmış. Katliam emrini alan kesim ordusu önüne gelen ağacı kesip daha yere düşmeden kollarını bacaklarını yaşarken kesiyorlarmış. Bilge Çam, çaresizlik içinde çözüm arıyor, ancak bir türlü çözüm bulamıyormuş.

Kötülerin gözünü insafsızlık bürümüş. Ormanların yaşamasını isteyen insanları hiç dinlemiyor, dahası da ellerinden gelse onları da çam ormanları gibi yok etmek istiyorlarmış. Onlarla beraber olup vicdanı sızlayanlar da bir türlü cesaret edip bu yaptığına 'Olmaz!'diyemiyormuş.

Bilge Çam’ın aklına, akıttığı gözyaşlarıyla yetiştirdiği milletvekilleri, belediye başkanları, siyasi partide ve adında Maçka olan derneklerde çalışanlar, yetiştirdiği sanatçılar, edebiyatçılar, bürokratlar, öğretmenler, memurlar ve işçiler gelmiş.

Onlara sesini duyurmak için çabalamış, çabalamış, çabalamış; ancak ne yazık ki başarılı olamamış! Akıttığı gözyaşları derelere, oradan denizlere, oradan da okyanuslara geçen Bilge Çam’ı hiç kimse duymamış. Duyan olmuşsa da aldırış etmemiş. Bu katliamı durduracak olanlar  kafasını kuma gömmüş, yaşayan halk uykudan bir türlü uyanmamış. Esnafı kendi derdine düşmüş.

'İşte böyle Bilgeciğim! Ne yazık ki Bilge Çam’ın yardım yaptığı herkes onu bu katliamın içinde terk etmişler.'

'Dede, Bilge Çam yaşıyor mudur?'

'Bilgeciğim inan bilmiyorum! Umarım ve dilerim O'na bir şey olmamıştır!'


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —