Tarih: 18.07.2025 10:24

YEDİ KİŞİLİK BİR AİLENİN DRAMI 

Facebook Twitter Linked-in

                    YEDİ KİŞİLİK BİR AİLENİN DRAMI   

                            Turgut Özakman, hayatın içinden seçtiği karakterleri tiyatro sahnesiyle tüm insanlarla buluşturdu. Özakman'ın  "Ocak" adlı tiyatro oyunu seyircilerle her daim buluşuyor.  

                            Klasik aile yapısı, "Ocak" adlı oyunda karşımıza çıkar. Baba, anne, dört çocuk, büyük anne… 

         Tamirhane işleten baba, hayal dünyasında yaşayıp, sorumluluğunu oğlu Fazıl'a yükler. Anne, evin ağır yükünü omuzlarında taşınır. Eşine güvenir fakat istediği hayat standardına getirmediği için kızar ama bunu belli etmez. Çocukları arasında denge unsuru olur. Büyükanne,  yaşlılığın verdiği iş görmezlik, vücudunun her karesine yansır. Evde sözü pek geçmez. Anılarıyla yaşar. Paşayı beklerken, yüzüne acı mutluluğa karışık gülümseme yayılır. Paşa hazretlerinin geleceği vakit, gümüş takımlarının çıkartılmasını sayıklar durur.

Paşa soyundan geldiğini aileye inandırmak ister. Fakat hakkında ki gerçek fazla sır kalmaz.   Fazıl, babasının mesleğini yürütüp, evi geçindirmeye çalışır. Her defasında da, bağırır. Ancak yüreği çabuk yumuşar. 

Evin sorumsuz oğlu, Nihat,  bulutlarda yaşayarak, süslü sözcüklerde dolaşmayı kendine ilke edinen hayata pembe gözlüklerle bakar. Hayatında sevmediği tek şey çalışmaktır. Bir keresinde işe girdi, onu da sıkıcı bularak ayrılmıştı. 

Ailenin tek kızı Sevda,  ayağının sakatlığı yüzüne vurulmaması için çaba sarf eden aile üyeleri tarafından acınır. Sadece ailesi değil, etrafından acınır. Ayrıca alay da, edilir. 

Özcan,  herkes tarafından azarlanır. Bazen büyük annesinin hizmetçi diye bağırdığı uşak olur, bazen de Fazıl'ın paylayacağı stres topu. Ama annesinin gözünde tatlı bir yeri vardır. Nihat'la, iyi anlaşırken, Fazıl'dan nefret eder. 

                Fazıl, kız kardeşinin bakkala gitmesinden duyduğu rahatsızlığı annesine anlatır. Ayrıca Sevda'nın görüştüğü erkekten de, söz eder. Anne kızını savunur. Sevda'nın öyle bir şey yapmayacağını açıklar. 

Burada anne, çocukları arasına nifak girmesini istemediğinden böyle konuşur. Aslında içinden o da, şüphe duymaktadır. Fazıl'a belli etmemeye çalışır. Sadece Fazıl'a değil, yaşadıklarını ev halkına belli ettirmemeye özen gösterir. 

Nihat'ın çalışmamasından şikayetçi olan Fazıl'ı her defasında yatıştırmaya çalışır. 

Anne, burada da iki oğlunun dövüşmesini kabullenemez. Her zaman uyum içerisinde yaşamalarını ister.

                    Bir çok aile yapısında ev içi kavgaların olduğu bilinir. Kavgaların büyümemesi için anneler her defasında araya girmez mi ?

Anneler çocukları üzerine kol kanat gerer. Yorgun olsalar da, çocuklarının isteklerini seve seve yaparlar. 

               Özcan, kahvaltı masasına oturup, annesinden çay isterken, baba kızar. Ancak anne dayanamayıp, çayını kendi eliyle oğluna verir. 

Burada da, annelerin fedakarlık yapısını  görmekteyiz. Çocuk ne kadar büyürse büyüsün, annenin gözünde hala bir bebektir. 

Sevda, konuşkan biri değildi. Fakat annesi onu nasıl konuşturacağını biliyordu. Kızını önce okşadı. Sonra o çocuğu sevip sevmediğini sordu. Sevda inkar etse de, sonunda sevdiğini itiraf etti. 

                Özakman, her evde oluşabilecek olayları kaleme alırken, ev halkının düştüğü bunalımı gözler önüne serer. Oyunun her karesinde hayattan kesitler mevcut olduğundan herkes, kendisine bir pay çıkartır. 

                 Evin reisi Tarık, hayalden hayale dolaştığı için son hayalini de, çocuklarıyla paylaşmak için ortam hazırlar. Ev halkının toplanmasını sabırsızlıkla bekler. Büyük hayalinden bahseder. Bahsetmekle kalmaz, hayatlarını kurtaracak arabadan söz eder. Aslında Tarık, tamamen hayallerinin peşinden koşan zavallı bir adamdır. Karısına değil, çocuklarına bile çoğu zaman söz geçiremez. 

              Görüyoruz ki, Türk aile yapısında daima çocuklara yük verilir. Fazıl babasının bu işten de, zarar edeceğini, sözünü ettiği arabanın bozuk olduğunu hiçbir suretle çalışmayacağını açıkça söyler. 

Tarık kararından vazgeçmez. Ona göre araba çok karlı bir iştir. Sadece parasını nerede bulacağının hesabını yapar. 

Safiye eşinin durumuna üzülür. Kızı için sakladığı altın bileziği eşinin avucuna koyar. 

Fazıl, Sevda'nın bakkala gitmesine her defasında karşı çıksa da,  Sevda'nın sevdiği adama kaçmasına yardım eder.

                 Özakman, yedi kişilik bir ailenin dramını doğrudan verirken, dar gelirli ailelerin çektiği sıkıntıyı olduğu gibi yansıttı.   

                 Sevda'nın kaçtıktan sonra eve geri dönüşü. Tarık'ın çalışır dediği arabanın çalışması ancak verimli olmaması. Tüm bunlar ailenin üzerine kabus gibi çökerken, kendi halinde kalan büyükanne, artık kendi dünyasına çekilir. 

Hep böyle olmuyor mu ? Yaşlılara ne kadar önem veriliyor ? Anne babayı bakmak günümüzde külfet sayılmaktadır. 

                 Turgut Özakman,"Ocak" adlı tiyatro oyununda ki, karakterleri canlı tutmasını bilen ender yazarlardandır. 

Gözlerde puslu hatıralar bıraksa da, beyinde derin bir düşüncenin tartışmasını yaratır. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —