Fatma Karahasanoğlu


YORGUN YILLAR

YORGUN YILLAR


YORGUN YILLAR

  

         Rahat yaşamasını bile bilmiyoruz. Her zaman gerginlik, her zaman sinir buhranlı, her zaman bir başkasını eleştirmek.

Hayat üzülecek, sinirlenecek kadar uzun değil. Göz açıp kapayıncaya kadar ömür basamakları bitiveriyor. Arkasına dönüp baktığınızda sadece yorgun yılların izlerini görürsünüz. 

Bir gün büyük babama  sormuştum. “doksan beş yıllık yaşantından ne anladın?” büyük babam gülmüştü. “hatırlamıyorum bile…Dünü ve bugünü bilirim.” Demişti.

Yaşam bu kadar işte, bunun ötesi berisi yok. Hz. Mevlana, ölüm gecesine düğün gecesi demiştir. “O gün, Rabbime kavuşma günüdür. Hakka yürüme günüdür. Böyle bir günde matem olmaz.”

Her şey gözler önünde seriliyken, neden bu rahatsızlık… Neden bu karamsarlık, neden bu güvenememe duygusu?

Nedenleri çoğaltabiliriz. Amacımız, “neden” yaratmak değil. Hayatı yaşanır hale getirmektir. Her şeyi dert etmek yerine, hüzünlü olmak yerine, etrafa pozitif enerji vermek gerekir.

Yine büyükbabamın bir sözünü hatırladım. “Etrafınıza karamsar gözlerle bakıp, asık suratlı durursanız, o eve hüzün gelir. Gülümsemeyi yüzünüzden eksik etmeyin. O zaman da evinize neşe doğar.”

         İşte! Gülümsemeyi bilmek gerekir. O duyarlıkta olmak kolay değildir. Gelişi güzel gülmekten bahsetmiyoruz. O kültürde olmak, hayatın zorluklarına katlanmasını bilmekten söz ediyoruz.

En küçük olay karşısında, “bittim, benden artık bişey olmaz, herkese kızıyorum, düşmanlarım çoğaldı…” sözler sarf ederek, etrafına karanlık, içi çıyanlarla, yılanlarla dolu duvar ördüğünün farkında değil.

“Adamın biri mutlu olmadığını söyleyip, mutlu birini aramak için yola çıkmış. Gördüğü herkesle konuşup, hayatını sormuş. Aldığı cevaplar karşısında kendi konumunda değerlendirmiş.

Işıkları parıl parıl parlayan müzik sesi pencerelerden dışarı fırlayan bir ev görmüş. Yaklaştıkça, daha da belirginleşmiş. Apartmanın kapısının önünde bir adam görüp yanına gitmiş. “hayırlı iştir inşallah. Oğlun mu, yoksa kızın mı evleniyor?” adam, içini çekerek, “ikisi de değil.” Demiş. Mutluluğu arayan adam, şaşırmış. “nasıl olur, bu düğün kimin?” adam yine iç çekerek, “ahh! Bu gördüğün apartman benim. Hiçbir maddi  sorunum yok. Bu düğün , bu düğün karımın düğünü. Yani senin anlayacağın. Karımı evlendiriyorum.”

Mutluluğu arayan adam, daha da şaşırmış, “nasıl olur?” diye sormuş. Karısını evlendiren adam, “hayat bu, eğer mutlu insan arıyorsan o mutlu insan kendi içinde saklıdır. Mutluluk, insanının kendisidir.”

         Hayatta her ne yaşanırsa yaşansın. Geride sadece yorgun yıllar bırakılır. Sizde yorgun yılların birer oyucususunuz. hayata yeni başlayanlar istese de, istemese de, yorgun yılların bir parçası olacaktır.