YILLAR SONRA ÇAY OCAĞINDA
Uzun zaman görmediğim arkadaşımı, Kızılay Maçka Temsilciliğinin Esiroğlunda merkez cami önünde düzenlediği etkinlikte tesadüfen gördüm. Ayak üstü konuştuktan sonra çay ocağına beklediğini söyledi.
Bende bir kaç gün sonra yeni gazete sayısıyla, çay ocağına uğradım. Bir kez daha zamanla her şeyin nasıl değiştiğine tanık oldum.
Mekan aynıydı. Ancak zamanın insanda yer ettiği fiziksel ve ruhsal durumlar farklıydı.
Çay ocağının tahta döşemesinin üzerinde, dörder kişilik masalar, konuklarını hazır beklemesi çay ocağının bir başka özelliğiydi.
Çay ocağından içeri girer girmez İrfan kardeş, oldukça şaşırdı. Önce baktı, sonra bir daha baktı. Çay ocağında üç kişi vardı. Onlarda fazla kalmadan çıkıp gitti. .
Dört kişilik masalardan birine oturduk. Getirdiğimiz gazete masanın üzerinde yerini alırken, İrfan kardeş, tavşan kanı çaylarımızı masanın üzerine bıraktı.
Sohbet günlük hayattan başlayıp, yıllar öncesine uzandı. On yıl içerisinde çok şey değişti.
Her sayıdan çay ocağına bırakılan gazete, on yıl çay ocağının kapısını neredeyse unutmuştu.
İrfan kardeş, önce dedesini sonra babasını, yengesini son olarak da eniştesini kaybettiğini söyleyerek yaşamın acımasızlığından söz etti. Sorumluluğunun daha da, arttığını geçinip gittiğini süslü olmayan sözcüklerle dile getirdi.
Bizde gazetenin; dününü, bugününü anlatarak yarının bizlere neler sunacağını sade bir dille ifade ettik. Sohbet koyulaştıkça, boşalan çay bardakları dolu çay bardaklarla sürekli yer değiştirdi.
İrfan kardeşin anlatacak çok konusu vardı. Bir konu bitiyor, diğer konuya başlıyordu. Dert derde uymaz, dertsiz kul olmaz misali gibi herkesin derdi kendine göreydi.
Çaylar yudumlanıyor, masadaki bisküvi paketi yavaş yavaş tükeniyordu.
O sırada çay ocağının kapısı açılıp, bir genç selam verip, içeri girdi. Adımlarını oturduğumuz masaya yöneltti. Bir sandalye çekip oturduktan sonra mazura tını İrfan kardeşe anlattı.
Nakit paraya ihtiyacı olduğunu yola çıkacağını söyledikten sonra ne kadar ihtiyacı olduğunu da, sözcükler arasına sıkıştırdı.
İrfan kardeş, bir müddet düşündü. Sonra istediği paranın çıkmayacağını söyledi. Gelen genç “sende olur abi. Ceplerini karıştır. Bu arada bana İBANINI ı ver, hesabına verdiğin kadar para aktarayım.”
İrfan kardeş, cebinde ne varsa hepsini masanın üzerine çıkardı. Sağdan soldan derken, paranın büyük bölümünü tamamladı. Ve genç adama uzattı.
Para masanın üzerinde bekleye dursun, genç adam para transferini gerçekleştirerek; “abi, bu iş tamam hesabına bak. Para aktarımı tamamlandı.” Diyerek masanın üzerinde duran parayı alıp, çay ocağından iyi dilekler dileyerek ayrıldı.
Çaylar, bir kez daha tazelendi. Caddeye bakan çay ocağının penceresinden bir müddet gelip geçenleri seyrettim. Her biri gitmek istediği yere hızlı adımlarla yürüyor, etrafına fazla bakmıyordu.
Bu sırada çay ocağının kapısı açıldı. Orta yaşlı adam ceketinin düğmelerini ilikleyip, başını hafifçe öne eğerek; “ben dilenci değilim. Beni yanlış anlamayın.” Dedikten sonra gülümseyerek, İrfan kardeşe bir arkadaşını sordu. İrfan kardeş, dükkandadır diyerek arkadaşını uğurladı.
Söz, çay, bisküvi derken gitme zamanı gelmişti. İrfan kardeşle vedalaşırken, her sayıdan çay ocağına bırakacağım sözünü vererek ayrıldım.