VATAN SEVGİSİ
Bir vatan üzerinde yaşamak en büyük nimetlerden biridir. Üzerinde hatıraların yâd edildiği, insan unsurunun tesiri ve devlet olmanın bilinciyle medeniyetlerin kurulduğu, geleceğin ümitle planlandığı kara parçası, gerektiğinde canın ve malın feda edilmesi karşılığında vatan olmayı hak edebilir.
Vatan olarak adlandırılan toprak parçası, kısaca mukaddesat olarak bilinen yüce duygular ve değerler uğruna savunulup sahiplenilmedikçe, Allah adına Allah´ın adının anılmasına mekân yapılmadıkça, uğrunda mücadele edenin Allah´tan alacağı bir paye olmadığı gibi o kara parçasının da vatan olarak kutsal bir değeri yoktur. Şairin; ?Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa; Vatandır? mısraları bu hakikatin ifadesidir.
İhtiyaç olarak ortaya çıkması durumunda savaş hukukuna riayet ederek etkisiz hale getirmek için düşmanla savaşmak öncelikli görev olarak belirlenmiştir. Allah´ın insanlara bahşettiği nimetlerin en değerlisi olan hayat, bağımsız bir vatanda anlam kazanabilir. Zira vatansız ya da sömürülen bir vatanda bu aziz nimetin bilincine varmak da mümkün olamaz.
Bir devlet koruması altında millet olmanın koşulu da özgür bir vatana sahip olmaktır. Mehmet Akif;
´Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.´
Mısralarıyla vatanın bu konumunu dikkatlere sunmuştur.
İslam, düşmanla karşılaşmayı temenni etmenin doğru olmadığını ancak bir karşılaşma olunca sabır ve gayretle onunla mücadele edilmesini, bunun için de insan unsurunun doğası gereği her an barış durumunun bozulma ihtimalinin dikkate alınarak düşmana karşı hazırlıklı olunmasını emreder.
Yüce duygular ve mukaddesatı koruma uğruna vatanını evindeki mahremiyet gibi korumaya çalışırken hayatını kaybedenlerin, gerçekte ölüler olmadığını, dış dünyada ölmüş olmalarına rağmen Allah katında insanın bilip anlayamayacağı bir şekilde diri oldukları ve Allah´ın lütfundan mükâfatlandırmakta oldukları, sonradan şehit olacak olanlara da hiçbir korku ve hüznün olmayacağı kendilerine müjdelenmektedir. Böylece kutsal değerlerin toplandığı vatanın muhafaza ve müdafaa edilmesi uğruna dünyada en çok sevdikleri canlarını bütün sevgilerin üstünde bir şevkle sevdikleri Allah için feda edenlere, Allah katında müstesna bir yeri olan ve Kur´an´da nimete hak kazanmakla övülen dört kimseden biri olan şehit´in eriştiği makam vaat edilmektedir. Bir toprak parçasından çok tüm manevi değerlerin yaşandığı vatan toprağının korunması uğruna canını feda edenlerin kazandığı bu makamın ulvi değeri; tekrar tekrar diriltilip Allah için öldürülmeyi arzu edecek kadar önemli görülmüştür. Sevgili Peygamberimiz (SAV),şehitliğin derecesiyle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: ?Hiç kimse cennete girdikten sonra - bütün dünyaya sahip olsa bile tekrar dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehitler, keramet (ve erdikleri nimetler) sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.?
Süt çocukları için beşik, çocuklar için eğlence yeri, gençler için geçim yeri, ihtiyarlar için yalnızlık köşeleri, evlat için ana, baba için aile; sevgi türünden neyi ifade ediyorsa insan için vatanı o duyguyu ifade eder. Bu sebeple vatan için bir tam gün nöbet tutmak, gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle geçirilen bir aydan daha hayırlı sayılmıştır.
Geçmişin, bugünün ve geleceğin meskeni olan vatan, İslam´ın kardeşlik ahlakını ve hukukunun egemen kılındığı, hürriyetin, kardeşliğin, ortak menfaatin, ecdada, din büyüklerine ve aileye hürmetin yaşam tarzı haline getirildiği, millet olma şuurunun oluşturulduğu yerdir. Bu bakımdan huzur ve güvenin temini ile dini vecibelerin gereği gibi yerine getirebilmesi bağımsız bir vatana sahip olmakla imkân bulabilir. Tarih boyunca esaret altında yaşamak zorunda olanların gerektiği gibi Allah´a kullukta bulunamadıkları önemli bir hakikattir. İslam´ın Tarihinde Bedir, uhut, ahzab savaşları ile yakın tarihimizdeki istiklal harbi, farklı zamanlarda ortaya çıkan bağımsız vatanda Allah´a özgürce kullukta bulunma zaruretinin tarihsel izdüşümleridir.
Ecdattan miras kalan değil, emanet alınan ve alındığından daha iyi bir konumla teslim edilmesi gereken bütün mukaddesat gibi vatan da muhafaza ve müdafaaya muhtaçtır. Bu ihtiyacın vatanın bütün fertleri tarafından fark edilmesi, tarih bilincinin inşa ve ibka edilmesiyle mümkündür. Savaş ortamında savaşmak ne kadar dindarlık ve vatanperverlik ise barış zamanlarında din ve mukaddesat için yeni nesli bilinçlendirmek de o derece vatanperverliktir, samimiyettir. Bilinmelidir ki, kişi için ebedi düşman kişinin kendi nefsidir, bencilliğidir. Onu ıslah etmek zorundadır.
Bu cennet vatan için, ilay-ı kelimetullah için hayatını feda edenleri rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize afiyet diliyorum.
Huzur ve refahın egemen olduğu bu cennet vatanda bir ve beraber kardeşçe yaşamak ,bizlere emanet bırakılan bu güzide vatanı koruyup sevgisini gelecek nesillere aktarmak hepimizin en asli görevlerindendir.Bu duyguyla yaşamalı ve bu duyguyla nesillerimizi yetiştirmeliyiz.(alıntı)
Selam ve dua ile