ismet eyüboğlu


TEMİZ TOPRAK, TEMİZ HAVA,TEMİZ SU

Yıllar önceydi, bir öğretmen ağabeyimiz vardi.


   TEMİZ TOPRAK, TEMİZ HAVA,TEMİZ SU

Yıllar önceydi, bir öğretmen ağabeyimiz vardi.Kemal Hoca.Köy enstütülüydü.
Benim çok sevdiğim bir insandı.Hele bir de hanımı vardı, dünya değerlisi bir
kadındı.Kendilerini insanlığa adamışlardı sanki.
Üç tane çocukları vardı ; iki kız , bir oğlan.
Kızlarını okuttular, öğretmen yaptılar, oğlanı da okuyup kimya mühendisi.
Oğlanın adı Kenan'dı.
Kenan akıllı, akıllı olduğu kadar da terbiyeli bir çocuktu.Üstelik okulu da
ODTÜ ( Orta Doğu Teknik Üniversite) gibi kariyerli bir üniversite .
Şımarma, gururlanma yok;sakin , efendi bir genç.
Okulu bitirdikten sonra bir süre iş aradı,buldu da.Adana'nın Seyhan ilçesinde
bir gübre fabrikasında.Maaşı dolgun, yabancı sermayeli.
Lojman da verdiler , o arada babası Kenan'ı da evlendirdi de.
Çocukları da oldu.
Kenan gidip gelip, işinde gücünde çalışıyor.
Aradan bir iki sene geçti geçmedi,bir gün  babasıyla konuşurken Hocamın neşesiz olduğunu gördüm .
Oturup hal hatır ettikten sonra dedim ki,:
"Hocam hayır ola, bu gün biraz keyfin yok gibi."
Yok mok dediyse de sonunda anlaşıldı:
"Evet biraz keyfim yok, nedeni de Kenan; rahatsızlandı,,"
Kemal Hoca pür neşe bir insandı, şakacı, şamatacı , yüzü gülmüyorsa mutlaka bir nedeni olmalı.
"Hocam nesi var Kenan'in , gelip geçici bir hastalık olmasın."
"İnşallah öyledir, ama başka şeylerden şüpheleniyorum"
"Neden , meselâ ?"
"Mesleki bir hastalıktan , belirtiler biraz da onu düşündürüyor."
"Hocam siz de en kötüyü düşünmek  zorunda mısınız , gelip geçici bir hastalık da
olabilir,"
"Eh ne diyelim, inşallah öyledir."
Ve aradan belli bir süre geçti, hocanın dediği çıktı , Kenan'ı gördüm, vücudu 
mantar mantar olmuştu,tanınacak gibi değildi, ne gibi tedavi uygulandıysalar da
para etmedi ve sonunda Kenan'ı kimse kurtaramadı, Kenan hayatının baharında
çekti gitti bu dünyadan.Bütün ihtimamlara rağmen.Çalıştığı şirket paradan hiç kaçınmadı, trilyonluk meblağlar ortaya döktü, aman kimse duymasın ,adımız
kötüye çıkmasın diyerek .Çalışırken de öyle, tepeden tırnağa kadar plastik iş
giysileri, vücudunda çıplak hiçbir yer görünmemesine rağmen.
Anası, babası ve arkada kalanların hepsi çok üzüldüler.
Hatta babası oğlunun o acıklı halini görünce Allaha yalvardı ki oğlumun bir an
önce canını al da onu bu zulümden kurtar.
Bunları neden anlattım?
Geçenlerde komşularımız , özellikle Mulaga'dan gelenlerlerle konuşurken
baktım ki yakınıyor,
"Bu yıl ilaçlık patates olmadı, olan da yenecek gibi değil aynı karnıbahara benziyor."
"Neden acaba? "diye sorunca:
"Bilmiyoruz, ziraatçılar da bizi uyardı, belli bir süre bahçelere patates dikmeyecekmişiz."
Sordum, diğer köylerde yaylalarda bile durum aynı.
"Peki bu bahçeye dikiyorum ve de oluyor, hem de güzel oluyor,örnegin, bu sene çok güzel patates oldu."
"Peki dedim sız tarlanıza suni gübre atar mısınız?"
"Elbette, hem de yıllardan beri."
"Peki ben atar mıyım?"
"Bilemeyiz, onu da sana sormalı."
"Asla , buraya geldiğim ilk yılı atmıştım, dersimi aldım , bir daha da hiç atmadım.
Toprağı gübrelemek demek toprakta eksik olan maddeleri bulup onları ortaya
çıkartmaktır.O da toprağı tahlil etmekle olur. Gübrelemek toprağin eksiklerini gübreyle tamamlamak demektir.
Yoksa öyle ezbere topraği gübrelemeye kalkarsanız gün gelir o toprak sizi bugün
olduğu gibi yarı yolda bırakır.O zaman ne yapacaksınız?
Toprağı hayvan gübresiyle gübreleyeceksiniz,toprak kendini yenileyenilsin,
toprak olduğunu anlayabilsin."
O yüzden o suni gübreleri piyasada her isteyen her istediği şekilde alıp satmamalı.
Gübre aynı zamanda  bütün canlılar için bir zehirdir.
Kullanırken bunu asla unutmamak  gerekir.
İnsan ve bütün canlılar için dört vazgeçilmez vardır.
Temiz toprak, temiz su, temiz hava , temiz  gıda.
Bunlar varsa yaşamsal hiçbir sorun yok, her şey yolunda gidiyor demektir.