Turhan Eyüboğlu


Tarih Sizi Affetmeyecek!

Tarih Sizi Affetmeyecek!


Tarih Sizi Affetmeyecek!

Aylardan Mart... Kara kışta Kuzey Irak'taydı. Haftanin kampını basmıştı. Otuz beş bin askerle yürütülen Çelik Harekatı'nın sonuna doğru, telsiz mesajı geldi. Cudi Dağının Ballıkaya Köyü kırsalında iki yüz elli kişilik terörist grubu tespit edilmişti; Cemil Bayık ve Sakine Cansız da oradaydı.

Hassas bir istihbarattı ve zaman darlığından ötürü kapsamlı harekat için vakit yoktu. Özel kuvvetler komutanı'ndan emir geldi ve 'Sen git!' denildi. Derhal Silopi'ye geçti. Gece yarısı zifiri karanlıkta Cudi'ye sızdı, gün ışımadan Ballıkaya bölgesine ulaştı. Hava sıcaklığı eksi kırk dereceydi ve her yer bembeyaz kar kaplıydı.

Hedefin tespitini yaptı. Kırk kişilik grubuyla iki yüz elli kişilik terörist grubuna bindirdi. Çok sert vuruşma yaşanıyordu. Çanakkale Savaşında olduğu gibi neredeyse beş metre mesafeden çarpışıyorlardı. Çatışma noktası, oraya önceden konuşlanan PKK açısından avantajlıydı. İlk temas anında on subay ve astsubayımız yaralandı. Bir uzman çavuşumuz şehit oldu. Terörist grupta daha çok kayıp vardı.

Akşama kadar muharebe oldu. Hava kararınca az geri çekildi ve nispeten biraz daha yüksek tepede mevzilendiler. Şehidimiz aşağıda kalmıştı. Geceyarısı saat ikiye kadar birkaç deneme yaptı; ama zemin buzdu ve aralıksız karşı ateş geliyordu. Bu nedenle şehidimizi alamadı!

'Şimşek' kod adını kullanan terörist, telsizden seslendi:

'Ozan beni duyuyor musun?' Albayımızın kod adı Ozan'dı.

'Söyle, ben Ozan!' dedi. Terörist bir anlaşma önerdi.

'Ozan, bak durmadan girip çıkıyorsun; bu şekilde cenazeyi alamazsın. Hava soğuk ve burada böyle kalmanız çok zor; sonunda gitmek zorundasın. Bizim de çok cenazemiz ve yaralımız var senin de çok yaralın var! Anlaşalım, cenazeni sana vereyim!' dedi.

Ozan, kısaca 'Ne istiyorsun?' diye sordu. Şimşek, ne istediğini anlattı.

'Gidiş yolunuz üzerinde Armut Boğazı var. Buradan ayrılırken oradaki ilk çam ağacının altına çuval içinde konserve, ekmek, oksijenli su, tentürdiyot, sağlık bezi bırakacaksın! Seni savaşırken gördüm; bırakacağım dersen, inanırız! Eğer malzemeyi o ağacın altına bırakırsan, biz de cenazeyi veririz.' dedi.

Ozan, yine kısaca 'Nasıl vereceksin?' diye sordu. Teröristin cevabı da kısaydı.

'Sabah saat 9'da tek başına geleceksin ve alıp gideceksin!'

Elbette zor bir karardı; çünkü tuzak olabilirdi. Ama şehidin eşini ve çocuklarını düşündü.

'Tamam!' dedi Ozan komutan!

'Söz mü?' diye sordu Şimşek.

'Söz!'

Sabahı zor etti. Saat 9'u gösterince ayağa kalktı, tek başına aşağı doğru yürümeye başladı. Bütün gün çarpıştığı teröristlerin arasına silahsız indi. Şehidimiz sırtüstü yatıyordu.

Yüzü gözü silinmiş, temizlenmiş, hazırlanmıştı. Yanında tüfeği, parmağında yüzüğü, her şeyi tamdı. Kucakladı. Aldı sırtına, etrafına baktı. Sağdaki soldaki teröristler kayaların arasından ayağa kalkmıştı ve Ozan'ı başlarıyla selamladılar! Bu adeta saygı duruşuydu! Yürümeye başladı, adım adım yukarıya çıktı. Grubuyla birlikte oradan ayrıldı.

Yarım saat geçti geçmedi. Şimşek kod adlı terörist, telsizin mandalına bastı.

'Aldım Ozan, sağol.'

Armut Boğazındaki çam ağacının altında, yiyecek, tentürdiyot, oksijenli su, pamuk dolu çuval vardı.

Ozan adını kullanan komutanımız, Levent Göktaş'tı. Hukuk fakültesi mezunu, işletme masterli, İngilizce, Rusça, Arapça, Kürtçe bilen, üçüncü dan seviyesinde kara kuşaklı, yüksek irtifa paraşütçüsü, derin su dalgıcı, özel kuvvetler şampiyonasında üç defa dünya şampiyonluğu olan, bin beş yüze yakın sıcak çatışmaya girmiş, üç defa 'Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası' almış bir albaydı!

Bugün bize 'vatan-bayrak' dersi vermeye kalkışanlar, bu kahraman albayımızı kumpasla Silivri'ye tıktı. 'Terör örgütü üyesi' olmakla suçladılar! Yirmi bir yıl hapis cezasına çarptırdılar! Beş yıl yatırdılar!

Levent Göktaş, yukarıda okuduğunuz yaşanmış öyküyü duruşmada anlattı. Sonra da savcıların hakimlerin suratına haykırdı:

'Üç bin yıllık töremiz var bizim! Mert olacaksınız!'

Üç bin yıllık töremizi hiçe sayan mertlik katilleri!

Bir gün bu hesap sizden sorulacak!

Ne mutlu Türk'üm diyene!

(Kaynak: Silivri savunmasından alınmıştır.)