SAVAŞSIZ SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYA MÜMKÜN MÜDÜR?
Geçen hafta bu köşede hakli ve haksız savaşlardan söz etmiştik.Bu hafta yine
savaş konusunu yazmaya devam ediyoruz.
Savaşların asil kaynağı nedir, savaş insanoğlunun kaçınılmaz yazgısı mıdır,
savaşsız bir yasam mümkün değil mıdır?
Bu konuyu irdeleyeceğiz?
Hemen söyleyelim savaşsız bir dünya mümkündür.Ancak böyle bir dünya sömürüsüz
bir dünya demektir.Yani sömürünün olduğu yerde savaş da mutlaka olacaktır.Demek ki savaşın asil kaynağı sömürüdür, sömürüden kurtulduğunuz zaman savaştan da
kurtulursunuz demektir.Bizim bir atasözümüz bunu en kestirme yoldan ne güzel açıklar:"Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar."
İnsanoğlu ilk gözünü dünyaya açtığı zaman sömürü de yoktu savaş da.İnsanlar günü birlik çalışıp (avcılık, toplayıcılık yaparak) günlük gereksinimlerini giderir ertesi
gün yeniden aynı isleri yapardı.Dolayısıyla sen az aldın , ben çok aldım sorunu da olmazdı.O yüzden kavga da olmazdı.Ne zaman ki tükettiğinden fazlasını üretmeye
başladı kavga da o zaman çıkmaya başladı.Çünkü birileri bu tüketim fazlasına el
koyarak zahmet çekmeden, emek vermeden, birilerinin sırtından bedavadan sülük
gibi geçinmenin yolunu buldu.İste kavga da burada başladı.Odur budur da devam edip
gidiyor.Hatta ne devam etmesi şiddetlenerek , büyüyerek devam ediyor.
Su yirmini yüzyıla baka mısınız?İnsanoğlunun en kanlı boğazlaşmaları bu yüzyılda
yaşanmadı mı?İki tane büyük savaş, birinci ikinci dünya savaşları.Birincide yirmi
milyon, ikincide altmış milyon insanın canına mal oldu. Üçüncüyü çıkarmaya cesaret
edemiyorlar, çünkü mevcut dünya dediğimiz gezegeni birkaç defa yok edecek
dehşet nükleer silah stokları var ellerinde.Sonunda da kimse karlı çıkmayacak.
Onun için şimdilik yerel savaşlarla idare ediyorlar, senin teröristin benim teröristim
diyerek, piyon kullanarak , vekalet savaşlarıyla.
Çünkü savaşlar bazılarının dokusuna o kadar işlemiş ki savaşsız yasaması mümkün
değil.Özellikle dış sömürüye dayanan emperyalist ülkelerin savaşsız ayakta kalması
mümkün değil.Bunlar kanla beslenirler , vampir gibidirler,insan kanı dökmeyince yasama şansları yok.Bu ülkelerin basında da ABD gelir.Dünyanın en haydut devleti.
Önce kendi ülkesindeki Kızılderililerin, sonra Afrika´daki kara derililerin kanlarını dökerek çıktılar tarih sahnesine,sonra da bütün dünyadaki mazlum halkların baslarına
bela oldular.Şuraya bakar mısınız on iki bin kilometre öteden gelip Dünyanın Ortadoğu bölgesinde savaş çıkarmayı, insanları öldürmeyi kendine hak görüyor.Hem
bunun adına özgürlük ve demokrasi diyor, insanın aklıyla alay edercesine.
İste biz birinci İstiklal savaşımızı bunlara karsı verdik fakat yetmedi simdi Sıra ikincisinde.Başarmak için M. Kemal´in askeri olmaktan Başka çare yok.
Evet 21.yüzyılda insanoğlu hem sömürüden, hem de bu iğrenç savaşlardan kurtulma
mücadelesi veriyor.çekilen bunca acı, bunca keder, dökülen bunca kan savaşsız,
sömürüsüz bir dünyanın doğum sancılarıdır. Böyle bir dünya mümkündür ve insanoğlu Böyle bir dünyaya mutlaka ulaşacaktır, ancak tarihin acelesi yoktur, şaşmaz pusulası bu yönde ilerlemektedir.Sadece bizim acelemiz vardır, Çünkü bizin
ömrümüz sınırlıdır.