Turhan Eyüboğlu


Ne Kadar Özlermişim Meğer!

Evimin bahçesinde bulunan havuzda balıkları yemledikten sonra yüzümü batıya çeviririm manzarayı görmek için! Saat henüz sabahın beşi... Doğan güneş "Geliyorum!" dercesine tepeyi yatağa serilen çarşaf gibi sarmalamasını izlerim.


Ne Kadar Özlermişim Meğer!

 

Evimin bahçesinde bulunan havuzda balıkları yemledikten sonra yüzümü batıya çeviririm manzarayı görmek için! Saat henüz sabahın beşi... Doğan güneş "Geliyorum!" dercesine tepeyi yatağa serilen çarşaf gibi sarmalamasını izlerim.

 

Güneşin, bir yaşlının yolda yavaş yavaş yürümesi gibi adım adım tepeleri aydınlatması karşısında durup kalırım! Zenha´dan daha yukarıda Kusera´dan Mulaga´ya doğru bir çam dalından, atmacanın kanatlanıp kalkışı gibi sessizce sisin vadiye doğru inişini özlermişim meğer!

 

Daldığım hayalden uyanıp yönümü çeviririm Hordoko´a! Bakarım yeşilin onlarca tonuna! Gözlerimle süzerim Maçka´dan başlayarak kiremitli sırtlarına kadar yemyeşil akan manzarayı! Ben herkesin baktığı gibi göremem o toprakları! Bilirim benden önce duyulmuştur bu toprakların kaderi! Benden sonra da duyulacaktır şehitlerin bulunmayan yerleri! Meğerse çok severmişim bu gerçekleri!

 

Bir karatavuğun çınlayan sesiyle havalandığı çam dalının salıntısı bitmeden dereye doğru inişine şahit olurum. Bakarım ve bakarken de derenin eski hali aklıma gelir! Meğer ne çok severmişim deremizin eski halini!

 

Meksila´dan Maçka´ya doğru kıvrım kıvrım akışını hayal eder ve Meksila gölü, Mezbaha gölü, Kazan gölü, Santral gölü gözümün ölüne gelir oradaymışım gibi hissederim kendimi! Arkadaşlarımın bağırışmaları, yüksek yerden göle atlayışları gelir gözümün önüne. Meğer ne kadar çok özlemişim o eski günleri!

 

Başımı kaldırdığımda kuş uçuşu bilmem kaç metre önümde duran Kizera... Boşlukta gibi hissederim kendimi. Sanki bir atmaca gibi havalanıp Maçka´yı gökyüzünden seyrederek Kizera´ya uçacağım gibi gelir bana! Erkan Ocaklı´nın "İki dere arası Maçka mapushanesi"şarkısı gelir aklıma! Meğerse ne kadar çok severmişim Maçka´nın eski halini!

 

Birden dedemin anıları gelir aklıma; yıl 1916 özgür Maçka Rus işgalinde! İşgalin tarihini bilmeyenler, merak edip okumayanlara anlatılmıştır bilip bilmeden konuşanlar tarafından! Halbuki gerçekler bir türlü anlatılamamıştır! Maçkalının verdiği mücadele hep görmezlikten gelinmiştir her ne hikmetse! Bunlar aklıma geldikçe, gerçeği anlatmayı meğer ne kadar çok özlemişim!

 

Sümela Manastırının gerçek hazinelerinin nerede olduğunu bilmeyen atanmış ve seçilmişler! Sümela, Vazelon ve Kuştul Manastırı gibi altın yumurtlayan tavuğun kıymetinden habersiz hareket ettiklerinde gerçekleri anlatmayı, avazım çıktığı kadar "Değerlerimiz var, kullanamıyorsunuz!" demeyi ne kadar çok özlemişim meğer!

 

"Bu ekonomik zor koşullardan kurtulmak için Maçka´nın değerlerini hayata geçirin!" demeyi! Örnek olacak Maçka Müzesini kurun demeyi! "Sümela´ya giden binlerce insanı Maçka´da tutmak için çaba içinde olun!" demeyi! "Hordokop´ta 28. Alay´ın şehitlerini bulun ve yürüyüş parkurları ile orayı küçük bir Çanakkale yapın!´ demeyi meğer ne kadar çok özlemişim!

 

Çarşamba günleri arkadaşlarımla toplanarak gittiğimiz sinemada ön sıra koltuklarını kapmak için kapıdan perdenin önüne kadar koşmayı meğer ne kadar özlemişim sinemasız olan Maçka´da!

 

İnsanları ayrı görüşte olsa da birbirlerine gösterdikleri saygıyı, sevgiyi hatırladıkça dalar giderim Maçka´nın eski haline! Çarşının içinden akan derede yakalanan kırmızı benekli alabalıklar aklıma gelir! Su samurlarının bağırışlarını duyarım "Dere köpekleri bağırıyor!" diyen arkadaşlarımın seslenişlerinde. Çok özlemişim meğerse Maçka´nın eski halini!

 

Şimdi duyar gibiyim sizin özlediğiniz anılarınızı! Kiminiz köyünün eski halini, kiminiz iki sınıflı okullarınızı, kiminiz kaybolan sığırı bulmak için sarf ettiğiniz çabayı, ağlayarak eve dönüşünüzü veya Çarşamba günü pazara inilecek diye aynanın karşısında süslenişinizi! Meğer ne kadar çok özlemişiz hepimiz Maçka´nın eski halini!

 

Tarihini, yazarlarını, ressamlarını, sanatçılarını, tarihi eserlerini, doğasını, hayvanını, deresini, meğer ne çok severmişiz! Selam olsun "Severmişim Meğer"şiirinin yazarı Nazım Hikmet´e! Selam olsun hepimizin geride kalmış anılarına!