Turhan Eyüboğlu


Maçka´ya Yakışmaz mı?

Evimin yanında bulunan eski okulun yanı başında olan taşının üstüne çıkıp Maçka´ya baktığımda bu tarihi kasabanın, bu yediveren gülün nasıl olurda geçmiş tarihini, tarihsel kültürünü ve sanatsal olarak katkıda bulunan geçmişini inkar edercesine davrandığı


Maçka´ya Yakışmaz mı?

 

Evimin yanında bulunan eski okulun yanı başında olan taşının üstüne çıkıp Maçka´ya baktığımda bu tarihi kasabanın, bu yediveren gülün nasıl olurda geçmiş tarihini, tarihsel kültürünü ve sanatsal olarak katkıda bulunan geçmişini inkar edercesine davrandığını düşünürüm ve de bir türlü akıl edemem bu akılsızca davranışı!

 

Aklımdan bu kasaba için birçok şey hayal ederim. Benim hayal etmeme bakmayın!Çok rahat yapılacak girişimlerin yapılmayışı yüzünden ´Hayal ederim!´ dedim.Yoksa çok rahat yapılacak eylemlerdir bunlar. Şimdi taşın üstünden Maçka´ya bakıyorum. Aklıma geleni sesli düşünmeye başladım; ancak yanımda kimse olmadığından yazıya döküyorum.

 

Cumhuriyet kurulalı daha yirmibeş yıl olmuş. Türkiye´nin her tarafına binalar yapılıyor.Doğal olarak bu yapılanmadan Maçkada nasibini alıyor. Yapımı 1948 yılında biten Halkevi binası hizmete açılıyor. 1950 yılında Halkevlerinin kaldırılmasıyla 1970 yılına kadar ortaokul olarak hizmet veriyor bu bina yüzlerce insan yatiştirerek. 1969 yılında Maçka´da Hükümet Binası yandığı için Kaymakamlık, Nüfus Müdürlüğü ve[1] [1] Mal Müdürlüğü bu binada 1972 yılına kadar hizmet veriyor. Daha sonra 1972 yılındaHalk Eğitim Müdürlüğüne devrediliyor ve bu tarihe kadar Halk Eğitim bu binada hizmet veriyor.

 

Şimdi hepinizin bildiği bir anı aklınıza geliyor ve yüzünüzde hafif bir tebessüm oluyordur. Maçka´da doğup büyüyen herkesin bir yaşanmışlığı vardır bu bina ile ilgili. Şimdi ise Maçka´nın en eski ve kullanımda olan tek binası bu tarihi bina kaldı. Hep ´Biz Maçkalılar gözümüz gibi bakmalıyız!´ diye düşünmüşümdür Halk Eğitim binasını.

 

Şimdi bir an gözlerinizi kapatın ve bu binayı Maçka merkezde bir müze olarak hayal edin. Kapıdan giriyorsunuz. Bedri Rahmi´nin balmumu heykeli sizi karşılıyor, yanında orijinal bir yapıtıyla! Hemen yanında ailenin sarı oğlu Sebahattin Eyüboğlu duruyor!´Ne yaparsanız yapın; ama muhakkak okuyun ve yazın!´ der gibi yanında duran kitapları ve belgesel filmleriyle. Sonra Cumhuriyetin ilk kadın mimarlarındanMualla Eyüboğlu içinde yaşadığınız şehirleşmenin size yanlışlıklarını anlatır gibi bakıyor. Sonra İsmet Zeki Eyüboğlu ´Daha önceden beyinlerin kiraya verilmesinde doğacak sonuçları size defalarca anlattım!´ der gibi sizi süzüyor bakışlarıyla.

 

Koridordan diğer bölüme doğru yürüyorsunuz. Dr.Celalettin Algan Kara Afrika´ya yaşam veren insan! Dünya tıp tarihine altın harflerle yazılan mütevazı savaşçı. Hemen yanında Sefer Özgür Emk.Albay ve Trabzon Belediye Başkanı! Belediye başkanı nasıl nazik ve mütevazı oluru gösteren insan! Gültekin Gazioğlu Töb-Der genel başkanı! Eğitim emekçileri hareketinin büyük önderi! Ömer Kayaoğlu yerel tatları şiire ekleyen gönül insan! Subutay Hikmet büyük üstat! Ömer Turhan Eyüboğlu yazar ve gazete sahibi! Hikmet Karahasanoğlu dil konusunda sözcük derlemeleri yapanaraştırmacı! Ferhat Özyakupoğlu ve Hasan Tunç, Atatürk´e kemençe çalan insanlar! Erkan Ocaklı üç yüz elli civarında bestesi bulunan üretken insan! Tek başına Maçka tarihi ile boğuşan, yüzlerce kitabıyla İlyas Karagöz!

 

Diğer koridorda yaşayan yediveren güller Özkan Sümer, Alaattin Bahçekapılı, Ahmet Özer, Dr. Mustafa Duman, Gündağ Kayaoğlu, Nihat Genç, Sunay Akın, Aslan Bulut ve tabii ki Volkan Konak ve binlerce kitap, tarihi eserler ve hikayeleri halkla buluşacak!

 

Başka yok, inanın başka yok! Ne zormuş bu yediveren gül misali insanları yetiştirmek!  Çıka çıka bu kadar çıkıyor. Evet, ne yazık ki zor çıkıyor bu yediveren güller! Onlara sahip çıkmalıyız, gelecek kuşaklara tanıtmalıyız, anlatmalıyız!

 

Diğer odada Rumlardan kalan yüzlerce büyük küçük eşyalar, ağaçlar, taşlar ve yaşanmış duvarlarda asılı duran hikayeler... Dedelerimizden kalan yüz yılı aşkın bir çok eşya...İnanın gezmeye doyum olmayacak bir müze olurdu. Esnaf Maçka´da kalan, Sümela´ya giden turistten para kazanır; müzeyi gezen turist yaşanmış hikayeleri anlatır, Maçka dilden dile yediveren gül gibi açılırdı!

 

Şimdi size soruyorum bunu yapmak çok mu zor? Bu bir hayal mi? Ben cevap vereyim! Çok rahatlıkla altı ayda yapılacak bir kültür, sanat ve prestij girişimidir. Farkı yaratan insandır; yeterki doğru insanı bulalım!

 

Not: Maçka´nın yetiştirdiği insanların ismimlerinden atladığım veya hatırlamadığım olmuş olabilir eklemekten mutluluk duyarım.

 

 

 

 

 


 [1]