Turhan Eyüboğlu


Maçka'nın Dereleri

Maçka'nın Dereleri


Maçka'nın Dereleri

 

Kimilerine göre gözelerden oluşur, akar, canla buluşur. Dağların karlarının erimesiyle kavuşur sular denizlere, topraklara, aşklara! Kimilerine göre lazım değildir, kimilerine göre hain sayılır! Kimilerine göre ise aldıkları canla anılır! Canı geri vermez; verdiğini ise hiçbir zaman almaz!

 

Ama ben Maçka'nın derelerini çok sevdim. Televizyonun olmadığı zamanlarda seninle eğlendim. İnternetin olmadığı zamanlarda sende buluştum ve arkadaşlarımla kavuştum. Küçücük kalplerimizde bize açılan bir ışık ve eğlence yeriydin. Klimanın olmadığı dönemlerde hiç bunalmadık, hiç şikayet etmedik bize açtığın o serin kucağında!

 

Şimdi ise senin unutulman için çaba sarfeden bir sürü insan! Görmemezlikten gelen, hayatını ve anılarını inkar eden, sözde konuştuğunda bir şeyler söylemeye çalışan; ancak söylediğine inanmayan, kirletmek için hala çaba sarfeden idareciler ve siyasetçiler! Bir türlü aklım almıyor bu derelere yapılan düşmanlığa!

 

Dereleri yaşayan ve yaşatan nesilde şefkat vardı, onur vardı, saygı vardı, karakter vardı, utanç vardı, alçakgönüllülük vardı, okuma vardı, yazma vardı, duygusallık vardı. İnsanlar sevdiğini, sevdiğine uzun süre söyleyemezdi. Diyecek cesaretleri ve diyecek sözleri olmayışından değil; sevgiye önem verdikleri için!

 

Bir düşünün bu saydığım değerlerin hangisi kaldı? Dereleri yok ettiğimiz gibi bu değerleri de yok ettik el birliğiyle! Şimdi insanlar stadyumlarda aşklarını haykırıyorlar herkes duysun diye! O zamanlar ise "Kimse duymasın, bize ait olsun!" diye çaba sarf ederdi insanlar. Belki de ondandır eski aşkların uzun sürmesi! Hangisi doğru, inanın bilmiyorum!

 

Şimdi düşünüyorum da derelerde yaşadığımız dönemler çıplak ayakla dolaşırdık; ama ayaklarımıza bir şey olmazdı. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratır ve onlarla oynardık. Susadığımız zaman, musluk suyundan önce derenin suyunu içerdik. Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Hiç özel ders almazdık.

 

Derelerde oynadığımız zaman annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman bize ek gıda veya vitamin vermezlerdi. Acaba olmadığından mı yoksa gerek duymadığından mı bir düşünün! Şimdiki gibi internet arkadaşlarıyla değil gerçek arkadaşlarla oynardık derelerin yanında.

 

Dereye girdiğimiz arkadaşlarımızın evine davet edilmeden istediğimizde evlerini ziyaret eder ve onlarla birlikte eğlenerek yemek yerdik. Şimdiki zamandan çok farklı olarak bütün akrabalarla iç içe yaşar, aramızda sıkı bağlar kurardık. Derelerin yaşamımıza ortak olduğu zamanlarda çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı; ama yaşamımız renkli anılarla dolu idi.

 

Derelerde eğlenenler kendine has, anlayışlı bir nesildi. Bu nesil anne babasının söylediğini dinleyen tahminim son nesil olmuştur. Büyük ihtimalle de çocuklarını dinleyen ve dikkate alan ilk nesildir.

 

Sakın unutmayın; hiçbirimiz bir ağaç kadar bilge değiliz! Suyun kuvveti hepimizden daha güçlü. Fazla zorlarsak doğanın ne yaptığına yıllarca Maçka'da şahit olduk. Bunu yaptırmayalım. Derelere bakıyorum da bizlerin doğaya şımarık bir zengin çocuğu gibi davrandığımızı görüyorum. Bu konuda kafa yoracakların da kafasında yoracak beyinlerinin olmadığına şahit olmak beni çok üzüyor; ama ne yazık ki gerçek bu!

 

"Maçka'nın derelerinde hayat devam etsin!" diyorsan her birimize çok büyük  sorumluluklar düşüyor. Derelere karşı bilinçli olmamız gerekiyor. Hiçbir şey yapmıyorsanız bile kirletmemeniz için kendinizi frenleyin yeter!

 

Şimdi hepinize sesleniyorum:

"Derelerden keyif alın. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Onlar yaşanılan yerlerin hazineleridir. Yok olmadan önce bunları bir hatırlayın ve idarecilere, siyasetçilere hatırlatın. Bilinmeyen zamana bırakmayın. "Nasıl olsa sarılır yaralar!" diyerek görmezlikten gelmeyin! "Yara kangren olmak üzere!" Sonra demedi, demeyin!

 

John Bennet bakın ne demiş: "Doğaya hoyratça davranan toplumlar da insanlar arasındaki ilişkiler de hoyratça oluyorlar."

 

Belki de derelere yaptığımız bu zulüm yüzünden bunca güzel değerlerimizi kaybettik! Ne dersiniz?