Turhan Eyüboğlu


Kendini Özleyen Kent!

Kendini Özleyen Kent!


Kendini Özleyen Kent!

Bazı şeyleri hatırlamak tuhaftır; hele de bu bir tarihse! Mekanı, zamanı kısacası yaşanmışlığın bütününü düşünür, aklından geçirip biriken anıları hatırlamaya çalışırsın. Bazılarının görüntüleri siste kaybolup giderken bazılarının ise kalbinde sonsuza kadar yattığını anlarsın!

İşte kentler de bir insan gibi tarihini ve zamanını özler. Anlayacağımız kentler de insanlar gibi farklı yaşar. Kentlerde yaşayan yöneticiler gelecek için hep bir adım atar ve yaşanmışlıklar işte hep böyle başlar.

Bir gün arkamızı dönüp geri baktığımızda attığımız her adımın ileri gitmek için yaptığımız bir seçim olduğunu görürüz. Kent yaşamında yöneticiler her gün doğru ve yanlış arasında bir seçim yapar. Bu seçimlerden bazıları kentin hayatı olur.

İşte yöneticiler, bunu anladığı gün kentin gerçek yöneticisi olduğunu anlarlar. Kentte yaşayanlar bunu anladıkları gün gerçek kent yaşayanları olduğunu kabullenirler.

Şimdi size soruyorum: Trabzon'un gerçek yöneticisi ve gerçek yaşayanı var mı? Bunlar adımlarını ileriye mi yoksa geriye mi attılar?

Ben şuna inanıyorum! En az yetmiş yıl geriye adım attılar. Yetmiş yıl önceki Trabzon'u bilenler veya zahmet edip okuyup araştıranlar benim ne dediğimi daha iyi anlayacaklardır. Sur içinde yapılan her değişiklik bizi ileriye değil geriye götürmüştür. Bugün de dahil olmak üzere...

Bu söylediklerime kesinlikle inanın! Trabzon'da yaşayan insanlar bir süre sonra hayatını unutur; tabii ki daha önceki hayatını! Nasıl unutmasın? Artık çevrende geçmiş hayatınla ilgili hiçbir şey kalmamıştır. Eski yaşanmışlıklarını hatırlatır ne doğa kalmıştır, ne deniz, ne de yaşamış olduğun mahallen ve evin!

Dahası tuttuğun takım ve o takımın doğuş felsefesi bile yok olmuştur! Veda ettiğin insanları saymıyorum bile!

İşe sıralanmış inciler gibi değer verdiğimiz Trabzon tarihinde ne varsa ipi kesilince yerlere dağılan inci taneleri gibi sırayla yok oldular! Bu inci taneleri ipin kopmasıyla karanlık köşelere savrulmuş, bir daha asla bulunmaz hale gelmişler gibi karanlıkta yok olmayı bekliyorlar!

Kısacası Trabzon'da yaşayanlar, sonunda inci tanelerinin nasıl olduğunu unutacak; genç nesil ise hiç hatırlamaz duruma gelecektir.

Bunları düşündükçe aklım suda zıplayan bir taş gibi düşünceden düşünceye atlayıp kayıp gidiyor kaybolacağı noktaya doğru. Trabzon'u anlatmak çok zor! Ben ancak ona yaklaşmaya, ona dokunmaya çalışıyorum!

Gerçekle ilgilenmediğiniz sürece size anlatsam ne anlamı olur ki? Tarihi eserlerin dili yoktur! Onlar konuşamaz; ancak onların kalıntısını gördüğünde acılarını içine akıttıklarını anlarsın gerçekten ilgileniyorsan!

Ben Maçka'da doğdum. Ancak Maçka ve Trabzon'da büyüdüm.

Kalbimiz dediğimiz Trabzon'un beceriksiz yöneticiler yüzünden ayakta kalamadığına şahit oldum ve bu gidişle de olmaya devam edeceğim!

Trabzon'u yeniden yaratmak için o karanlıkta kalan ve yerlere serpilmiş inci tanelerini bulup ipe dizecek akıl pırıltısına ve radikal davranacak insana ve insanlara ihtiyacımız var. İnci tanelerinin neler olduğunu Trabzon için kaygı duyan her yaşayandan öğrenebilirsiniz!

 

Bütün yaşamını Trabzon ve Trabzonspor'a adayan ve fakat değeri ölümünden sonra daha da hissedilen Özkan Sümer hocamıza burdan selam olsun! Her değerimizi yitirdikten sonra için için ahlanırız ya işte o ahlandığımız Özkan Sümer hocamız bakın ne güzel söylemiş:

 

"Biz adanarak geldik; onlar ise sahip olmak için geldiler."

 

Trabzon kentine gelecek olan yöneticiler, kendilerini kente adayacaklar! Kenti, kendilerine adamayacaklar!

 

Not: İnci tanelerinin biri de Ganita'dır. O inci tanesini bu aralar karanlıktan çıkartılarak aydınlığa kavuşması için gösterilen çabayı tebrik ediyor ve çok mutlu oluyorum. İnşallah tam aydınlığa çıkarıldığında bu girişim için bir yazı yazmak boynumun borcu olsun.