DUYGU KARAHASANOĞLU


İNSAN VE GÖLGELER

Mal, mülk ipotek altına alındığını biliyordum da, düşüncelerin ipotek altına alındığını bilmiyordum.


İNSAN VE GÖLGELER 

 

                  Mal, mülk ipotek altına alındığını biliyordum da, düşüncelerin ipotek altına alındığını bilmiyordum. 

Bu konuda biraz geç kaldığımı biliyorum. Bir insan nasıl olur da,beynini ipotek altına alınmasına müsaade eder? 

İnanın  anlamak çok zor. Bir iş kuracaksanız yeterli nakitiniz olmadığından gayri menkullerinizden birini ipotek edersiniz. 

Bunu anlarım. Ancak düşüncelerini ipotek edenleri hiç anlamam. Çünkü insanlar düşünen bir varlıktır. 

Bir başkasının beyniyle düşünenleri hiç anlamam dahası onları da sevmem. 

Benim gözümde her insan eşittir. Aralarında ayrım yapmam. Zaten kutsal kitabımız Kuranı Kerim bize bunu emreder. Kula kulluk yapmayın der.

                  Size de ne oluyor? Kula kulluk yaptın da, ne oldu? Başın göğemi aldı, yoksa kişiliğini mi kaybettin? Ahret yurdunu da, kula kulluk olduğun için mahvettin.

Sesler duyuyorum, kulağıma çatlak konuşmalar geliyor. 

Benliğini kaybedenlerle işim olmaz. Hür, özgür iradeyle hareket edenler, gerçek başarıya ulaşan kimselerdir. 

                   Adamın biri kapının önünde oturmuş, kendi kendine konuşup duruyor. Kendi kendine konuştuğunu soranlara canının öyle istediğini söyleyince,  soru soran adam oturan adama, bir tokat atıp; “kendi kendine konuşanlara deli derler. Sen deli misin?”

Adam yediği tokadı umursamayarak, “evet deliyim” der.

                    Dünya dönüyor, zaman geçiyor. Ancak düşüncelerin ipotek altına girmeleri de, baş döndürücü hızla artıyor. 

Akıllı insanlara sözümüz yok. Dahası aklını kullananlara! 

Benim derdim, aklını ipotek altına alanlardır. 

Hadi oradan, seninle uğraşamam. Sanki sözüm sana da , ortaya söz atıyorsun. Seninde, kendi kendine konuşan deliden farkın yok. Ne oldu? Şaşırdın değil mi?!

Kimse, kimsenin derdini anlamıyor. Bunu mu söyleyecektin bana? Söyle, o zaman. 

Konuya nerden başlayacağını bana sorma. Madem aklını ipotek etmediğini söylüyorsun,  konuyu da, kendin bul. 

                     Konular, olaylar! Söylenecek ne çok şey var. Ama kimse ağzını açıp konuşmak istemiyor. Sanki birilerinden dayak yiyecekmiş gibi ürkek bakışlarla göz süzüyor. Bunlarla da işim olmaz. 

Ne o, gizliden göz süzmeler, korkak konuşmalar, biri görecek diye saklanmalar. 

Bunlar, ne? Nedir bu aymazlık? Rahat ol, sakin. Kimsenin kimseden üstün yanı yok.

Mevkiler, unvanlar her biri geçici dünya işlerindendir. Öyleyse senin korkun ne? Neden korkuyorsun? 

Anladım, anladım, anladım. Birileri seni iyi korkutmuş. Onlardan fena halde korkmuşsun. Benden söylemesi korkunun acele faydası yok. 

Aramızda kalsın ama bir sır vereyim,  korktuğun insanlar var ya, yani seni korkutan insanlar, onların her biri senden daha çok korkuyor! 

Neden mi, senin kaybedecek hiçbir şeyin yok, ama onların kaybedecek çok şeyleri var. Unvanları, makamları, malları, mülkleri, hanları…

Şimdi diyeceksin ki, onlar kim? İşte, konu burada başlıyor. 

Onlar  kim biliyor musun, senin gölgelerin.