DUYGU KARAHASANOĞLU


İNSAN OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM

İNSAN OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM


İNSAN OLDUĞUMUZU UNUTMAYALIM

 

 

                      Mahallenin içinden geçmekte olan arabanın durmasını isteyen çocuk, araca taş atarak durmasını sağlar. Araç sürücüsü aniden durur. Hışımla arabadan inerek,  çocuğun yanına gider. “utanmıyor musun?” diyerek azarlar. Çocuk, yolun kenarında tekerlekli sandalyeden düşen engelli ağabeyisini göstererek; “özür dilerim efendim. Ağabeyimi tek başıma tekerlekli sandalyeye koymak için kaldıramadım. Hiç kimse yardım etmedi. Bende sizi durdurmak için bu yolu seçtim. Tekrar özür diliyorum. Bana yardım eder misiniz?”

Adam, bir çocuğu bir de yerde yatan engelli adama baktı. Engelli adamı kaldırarak, tekerlekli sandalyesine oturtur.

O günden sonra arabasının hasar gören kaportasını yaptırmaz. Birilerinin yardım etmesi için ille de taş atmak mı gerekiyor.   Taş atmadan önce de yardım edilebilir.  Bunu asla unutmayalım. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, kimsenin kimseden haberi olmuyor. Herkes kendi derdine mi düştü yoksa üzerlerine ölü toprağı mı atıldı? Bilinmez. 

Ancak  duyarsızlık had safhada. Her gün duyarsızlıkla ilgili bir çok haber duyuyoruz kimini  içimiz acıyarak izliyor, kimini de duyarsız bir şekilde dinliyoruz.

Elinde çantasıyla yürüyen adamı arabayla takip ettiler. Kendilerine göre uygun anda saldırıp, tekme tokat döverek, elindeki çantayı  alarak kayıplara karışırlar. Burada ilginç olan olayın gündüz yaşanması ve herkesin gözü önünde cereyan etmesiydi.

                          Bize neler oluyor? Hangi arada bu kadar duyarsız bir millet olduk. Çevremizde olan bitenlere karşı duyarsız davranarak, neyi elde etmeye çalışıyoruz? Eskiden böyle değildi. Her nedense son aylarda eskiye aşırı bir özlem duyulur oldu. 

1985 yılında ki fotoğraf karesinde;  Büyükanne, büyükbaba, anne baba, çocuklar, teyze, hala ve enişteler hep  bir arada, büyük bir masa etrafına toplanan aile bireyleri hep bir arada yemek yiyordu.

2018 yılının fotoğraf karesinde bir kanepede oturan anne baba ve çocuklar dördününde elinde cep telefonu birbirlerine ilgisiz bir o kadarda yabancıydılar.

Bir çok kesim eski dostlukları, komşulukları, akraba bağlarını özlemle anlatıyor fakat kendisi uygulamak için hiçbir gayret göstermiyor. Sadece “eski günler, eski hayatlar, eskiden böyleydi, çocukluğumda şöyle yaşardım.” Gibi yakarışlarda bulunmakla yetinmektedir.

                         Her ne olursa olsun, hangi şartlar altında bulunursak bulunalım. İNSAN  olduğumuzu asla unutmayalım ve insan gibi davranmayı bilelim.