Turhan Eyüboğlu


İki tane Maçka Olur mu?

İki tane Maçka Olur mu?


İki tane Maçka Olur mu?

 

"Dede, bizim Maçka'mızdan bir de İstanbul'da varmış! İki tane Maçka olur mu?"

 

"Olur kızım!"

 

"Ama nasıl olur dede?"

 

"Bak anlatayım sana Sarı Tilkim!"

 

"Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u almış, daha sonraki yapacağı fetihlerini düşünüyordu. Ancak bu fetihleri dillendirmek istemiyor, gizli tutuyordu. Zaman ilerlemiş, İstanbul fethinden o güne kadar tamı tamamına yedi yıl geçmişti.

 

Çok güvendiği adamlarından bir ekip kurarak tebdili kıyafetle fethetmeyi düşündüğü coğrafyaya ordunun ilerleyeceği yolu tesbit etmek için gönderdi. Bu olayın çok gizli olduğunu anlatan bir konuşmadan sonra onları yolcu eder.

 

"Dede tebdili kıyafet ne demek?"

 

"Kılık ve kıyafet değiştirerek halkın arasına karışmak. Şimdi kızım, bunlar Osmanlı askeri ya gittikleri yerde tanınmamak için asker kıyafetlerini çıkararak halkın giydiği kıyafetleri giydiler."

 

"Tamam anladım dede! Peki, Fatih Sultan Mehmet nasıl bir padişahtı?"

 

"Fatih Sultan Mehmed Han, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük şahıslarından biriydi. Yedi tane yabancı dil bilirdi. Âlim, şâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Bilimde ve matematikte çok ileriydi. Kendini çok iyi yetiştirmişti. Şimdi anlatmaya devam edeyim mi?"

 

"Tamam dede!"

 

"Yıl 1461 olmuştu. Ordusunun tüm hazırlıkları bitmiş ve yola çıkmışlardı. Candaroğullarının elinde bulunan Kastamonu ve Sinop'u aldıktan sonra ilerlemeye devam etti. Daha önce almayı düşündüğü yerlere gönderdiği askerleri yanına çağırarak yol haritasını aldı. İlk defa Trabzon İmparatorluğunu alacağını orduya açıkladı. Artık yolculuk başlamıştı."

 

"Trabzon bölgesinde bir dağa ulaştılar. Bu dağ Zigana Dağıydı. Bu dağdan denize inen yol, karların erimesi ve güçlü rüzgarların esmesiyle düşen ağaçlardan dolayı çok bozulmuş ve kapanmıştı. Bu beklenmeyen olaydan dolayı ordu ilerleyemiyordu."

 

"Yolun nasıl açılacağı konusunda padişah toplantılar yapıyor, yazın sıcağının bastırmasıyla da çok terliyordu. Atına binip incelemeler yapmak için bir o tepeye bir karşı tepeye gidip geliyormuş. İşte o sıra bir su yalağının yanında bulunan halktan bir kızdan su istemiş. Kız, bir ona bakmış, bir suya bakmış ve atın üstünde bulunan padişaha suyu vermemek için bahaneler üretmeye başlamış."

 

"Padişah tabii ki çok yorgun! Bu bahaneyle de dinleniyormuş. Tabii bu kızın bu konuşmayı nereye bağlayacağını merak ediyormuş. Bu zaman içinde at üstünde duran padişah da dinlenmiş ve teri soğumuştu. Kız su maşrapasını padişaha uzatmış. Padişah suyu içtikten sonra suyu neden hemen vermediğini ve onu beklettiğini sormuş." Kız:

 

"Buraların suyu buz gibidir. Siz çok terliydiniz; hemen versem hasta olurdunuz. Maşrapaya daha önce koyduğum su biraz ısındı, sizin de teriniz soğuduğu için suyunuzu verdim!" deyince Fatih Sultan Mehmet bu davranışı çok akıllıca bulmuştu."

 

"Akıllı kızın, akıllı babası olduğunu düşünmüş olacak ki kızın babasını yanına çağırtıp eşyalarını taşıtmak için deve bulmalarını istemiş. Kızın babası geldiğinde Maçka'daki hanlarda tüccarların develeri olduğunu, onlardan temin edebileceklerini söyleyerek yardım edebileceğini söylemiş."

 

"Padişah, kızın babasıyla adamlarını hemen yollayarak tüccarların develerini kiralamış. Fatih Sultan Mehmet'in kendine ait arabaları yol şartlarının kötü olmasından dolayı çamura saplanmıştı."

 

"Arabaları kestirdi ve yaktırdı. Arabaların yüklerini develere yükletti; atları da Maçka'da yaşayan ve orduya yardım edenlere verdi. Atları alanlar, Fatih Sultan Mehmet'in başında olduğu Osmanlı ordusuyla Trabzon'a yola çıktılar ve Trabzon'u kuşattılar."

 

"Sonunda İmparator David, şehrini ve imparatorluğunu teslim etmeyi ve Sultan Mehmed'in merhametine güvenmeyi seçti. 15 Ağustos 1461 günü Fatih Sultan Mehmet Trabzon'a girdi. Akılcı bir diplomasıyla şehri savaşmadan almış oldu."

 

"Eee, dede İstanbul'daki Maçka nasıl Maçka oldu?"

 

"Şimdi İstanbul'da bulunan Maçka'nın nasıl Maçka olduğunu anlatacağım!"

 

"Hani padişaha yardım eden Maçkalılar vardı ya, hani padişah onlara yüz at vermişti. Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'u aldıktan sonra o at verdikleri Maçkalılara onunla İstanbul'a gelebileceklerini söyleyince onlar da orduyla İstanbul'a gittiler. Ordu, uzun bir yolculuktan sonra İstanbul'a varmış, bir dahaki toplanmaya kadar ayrılmışlardı."

 

"Bizim Maçka'dan gidenler ağaçların arasında, sessiz sakin, her nefeste insana huzur veren yeri çok sevmiş olacaklar ki bir ormanlık vadiye yerleşmişlerdi. Oradan ilk defa gördükleri Boğaz'a hayranlıkla bakıyorlarmış."

 

"Bir zaman sonra padişah bunları huzura çağırmış ve İstanbul'da bunlara bir yer vermek istemiş. Maçkalılar, "Biz bir yere yerleştik!" deyince padişahın yaveri onların yerleştiği yeri padişahın kulağına fısıldamış. Fatih Sultan Mehmet, "Yerleştiğiniz yeri size vereyim mi?" deyince huzura çıkanlar "Olur efendim!" diye bir ağızdan cevap vermişler."

 

"İşte Maçkalıların yerleştiği bu yere 'Maçka' denmiş. O nedenden dolayı Türkiye'de iki Maçka var. Büyüklerimiz bize böyle anlatmışlardı. Şimdi anladın mı Sarı Tilki neden iki Maçka var?"

 

"Anladım dede. Teşekkür ederim."