Turhan Eyüboğlu


İki Gün Önce 29 Ekim’di

İki Gün Önce 29 Ekim’di


İki Gün Önce 29 Ekim’di

 

Bizi yönetenler Cumhuriyet Bayramını, inşallah milli birlik ve beraberliğin, toplumsal dayanışmanın üst düzeye çıktığı milli bayramlarımızdan biri olduğunu idrak ederek kutlanmasını sağlamışlardır. 

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk için onlarca kitap okumuşumdur. Bunların bir çoğunun da yazarları yabancıdır.  İşbankası'nın hazırladığı Çanakkale Savaşı ile ilgili seri kitapları da okumanızı öneririm. Ne yazık ki okuma oranı o yıllarda o kadar düşüktü ki sadece subayların ve yabancı askerlerin anılarıyla bu zamanımıza kadar gelebildi.

 

Neyse biz asıl konumuza gelelim! Bu okuduğum Atatürk konulu kitaplardan çok şey anladım; ama en çok neyi anladım biliyor musunuz?

 

Mustafa Kemal Atatürk, Türk'ün engin ve taşkın varlık cevherini kendinde bütün haşmetiyle duyan ve bulan Atatürk'ün yalnız Türk'e ve Türklüğe aşık olduğunu anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, bu geniş ve derin aşkının, onda yarattığı sınırsız cömertliğiyle yüksek enerjisini, kudretli elini, kalplerimizin derinliklerine yerleşen dilini, dünyaya işittirdiği sesini yalnız Türk'ün ve Türklüğün yaşaması için kullandığını anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk; dehasıyla duyduğunu, bulduğunu, gördüğünü, bildiğini, bellediğini kendinden daima değerli tuttuğu, kendinden daima daha çok sevdiği soylu milletine bildirmeyi ve kendi inancına göre onu yetiştirmeyi, tamamlamayı, geleceklerde ona yaşayacak, çıkar yollar göstermeyi tek kutsal iş bilen mükemmel bir kılavuz, hazmı ve sabrı geniş, merhametli, sevecen bir eğitimci olduğunu anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, milleti ve ülkesi için kurtarıcı, kurucu, koruyucu, yaşatıcı ve tanıtıcı olduğunu anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, esasen Türk'ün ve Türklüğün ilerlemeye, yükselmeye olan hayati ihtiyacını vaktiyle sezmiş, görmüş ve yine o, büyük, asil mayanın cevherinden aldığı ilhamlarla çarelerini bulmuş, dünya medeniyetine milleti eriştirecek yolları çizmiş, daima aynıyollarda yürümüştü. O kadar ki 20. asrın gelişmiş medeniyetine bir an evvel ulaşabilmemiz için ileri hamlelerini zamanımızın hız kavramının üstünde yaptığını anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, asırlardan beri keyfi ve şahsi idarelerin güçsüzlüğüyle dünya ilerleyişinden geri kalmış olan Türk'ü ve Türklüğü, dünya medeniyetiyle bir hizaya getirmek için varlığını kullandığını, varlığını sarf ettiğini anladım.

 

Cumhuriyetin ilanından sonra yaklaşık 15 yıl yaşayan Mustafa Kemal Atatürk'ün, o kısacık ömründe iş başında durduğu ve yürüdüğü anlarda devletin gücünü ve Türk milletinin koca varlığını canlandıran kudret ve kabiliyetini şahsında toplayan, doğuşu eşsiz bir halk çocuğu olduğunu anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, üstün zekası ve enerjisiyle bizim aklımızın muhakeme ve görüşümüzün yetişemediği, yine aklımızın ermediği ve bizlere kapalı ve karanlık görünen olayların nedenlerine ve sonuçlarının genişliğince derinliklerine nüfus ettiğini, bizim sezip görebileceklerimizi o çok daha evvel sezdiğini ve gördüğünü anladım. Bu kadarla kalmayarak, onların ne olacağını, alacakları vaziyet ve akımların hangi düzeyde ve şekilde ortaya çıkacağını zamanında keşfettiğini de anladım.

 

Özetle, Ebedi Şef Büyük Atatürk'ün, engin ve üstün bir zekaya sahip olduğunu, bütün hayatında vatanı her şeyden üstün tuttuğunu, Türk milletini layık olduğu yüksekliğe çıkarmayı kendine görev edinmiş olduğunu anladım.

 

Mustafa Kemal Atatürk, ölümünden sonra bize çizdiği yüz yıllık plandan şaştığımızda ne durumlara düştüğümüzü de bu zaman diliminde ne yazık ki görüyorum.

 

Ne mutlu Türk'üm diyene!