DUYGU KARAHASANOĞLU


İÇİMİZDEKİ KORKULAR

İÇİMİZDEKİ KORKULAR


İÇİMİZDEKİ KORKULAR

  

         Yaşam boyu bizimle birlikte olan ve ölüm halinde terk edip giden korkulardan bahsetmek istiyorum. Tehlikeli durumlarda etrafta dolaşan korku sayesinde farklı düşüncelere girilmektedir. Tarifi olmayan korku düşüncelerin doğurduğu heyecanla gelen histir. 

Endişe duyduğu konuyla dolaşan insanın daima korktuğu başına gelir. Öyle bir histir ki  korku ; ondan kurtulmak bir yana, her geçen gün onu korku dağları bekliyordur. Olur olmaz yerde korkanlar daima takip edildiğini düşünerek gözünde her olayı büyütmenin yanında gitgide korkaklaşır. Artık cesaretini de tamamen kaybeder. Bu bireyin tek başına çay bahçesinde oturduğunu düşünelim. Masmavi denizin kayalıklara çarpan dalgalarının çıkardığı sesten ürkerek aniden oturduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla, ilerlemeye başlar. Arada bir de arkasına bakıp, birinin gelip gelmediğini kontrol eder. Tüm benliğini saran korku onu kıskıvrak yakalamıştır. Elinde oyuncak olmuştur. Girdiği kalabalığa endişe dolu gözlerle bakmakta, hepsinin üzerine geldiğini, zarar vereceklerini düşünür. Korkunç bir girdabın içerisinde dolanıp, çöküşünü daha da hızlandırır.

         Korkuların çeşitli boyutları olduğu gibi, korkutanları da vardır. Onlar için korkunun hiç bir önemi olmayıp, psikopat derecesine kadar gelmişlerdir. Akıl almaz küçük şeylerden korktuklarını ifade etmiş olsalar dahi ; pek inandırıcı değillerdir. Oldukça tehlikeli olan bu tür insanlar etraflarına saçtıkları dehşetten büyük bir haz alıp, seçtikleri kurbanlarını korkutarak bundan sevinç ve mutluluk duyarlar. 

Bu evrede, korkutmak onların yaşam biçimi halinde yerini almaktadır. Sürekli avlarının peşinde dolaşarak, aynı yöntemlerle korkuturlar ; daha da ileriye giderek öldürürler. Öldürme işleminin sıradan bir iş olduğunu düşünerek cinayetin önemini de kavrayamazlar. Artık geri dönüşü olmayan bu yolda ilerler. Şunu da unutmamak gerekir ; bu tür insanlar bazen çok uyumlu ve uysal davranıp, rahatça topluma karıştıkları bir gerçektir.           

Korkunun bir çeşidi de, insanın elinde olmadan, gördüğü rüyalardır ; başka bir deyişle görülen dehşetli kabuslardır. Çoğumuz rüyamızda bir yerlerden, birilerinden, kaçıyor, öldürülüyoruz. Akla gelmeyecek işkencelere de maruz kalıyoruz vb. Görülen bu kabuslar sayesinde ter içerisinde uyanıyoruz. Bir müddet etkisinde kalıp, hafızamızda yeniden canlandırıp yaşıyoruz. Duyulan en küçük gürültü bile, incinen ruh halimizi bozmaya yeter de artar bile. Israrla çalan telefonda, kabusun devamı gibidir. O anda açıp bakmak bile akla gelmediği gibi, hala daha düşte olduğumuzu zannederiz. Bütün bunların yanında gittikçe hızını artırıp, uğultuyla esen rüzgarla  birlikte gerçek dünya da mı ? Yoksa düşler ülkesinde mi olduğumuzu tamamen kaybederiz. Bu  tür kabusların etkisinde günlerce, haftalarca kalındığını hepimiz biliyoruz.

         Aslında korkuların çoğunu kişinin kendisi üretir ve daha sonra da başka etkenlerden geldiğini zanneder. Korkuların merkez üssü yaşanılanlarla orantılı olup, birbirlerini desteklerler. Çoğu korkularda çocukluk döneminde başlayıp, iler ki yaşlarda da devam eder.