DUYGU KARAHASANOĞLU


HANGİ DÜŞÜNCELER

İyi bir gözlemci olabilirsiniz, olaylara objektif de, bakabilirsiniz. Ancak doğruları yazamazsınız. Haklı eleştiride bulunamazsınız. Belli bir döngü içerisinde döner durursunuz.  Öteye beriye bakamazsınız.


                                       HANGİ DÜŞÜNCELER 

 

 

                   İyi bir gözlemci olabilirsiniz, olaylara objektif de, bakabilirsiniz. Ancak doğruları yazamazsınız. Haklı eleştiride bulunamazsınız. Belli bir döngü içerisinde döner durursunuz.  Öteye beriye bakamazsınız. 

Birinin yanlışını yüzüne vuramazsınız. Haksız olan birine haksızsın diyemezsin. Haklı olan birine de taraf olamazsınız.

Her şey belli ölçülerde akıp giderken siz sadece bakmakla yetinebilirsiniz. Okyanus da bir damla su, kainatta bir zerre olduğunuzu da söyleyemezsiniz. Birini eleştirmek ona doğruları anlatmak isteseniz de, “sizin ne haddinize” deyip, paylanırsınız.

Sözünüz yada sözümüz var desek de, olaylara kalın çizgilerle şerit çekilir. Hangi tarafta olursanız olun; doğruyu söylemek, eleştiri yapmak sizin en doğal hakkınızdır. 

Suya sabuna dokunmadan yaşamak istemeyebilirsiniz. Fakat yaptığınız yada yapacağınız her eleştiri ardından ağır sonuçlar getirebilir.

 Gören gözler, kör olsun, duyan kulaklar sağır olsun, diyenlerle de her daim karşılaşırsınız.     

                  Kendine öz eleştiri yapamayanlar, eleştiriye açık olmayanlardır. Hoş görüden saygıdan, sevgiden uzak olduklarını söylemek mümkündür. İnsan sayısı kadar düşünce sayısı olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Herkes aynı şeyi düşünemez. Fikirler farklı olabilir. Fikirlere ve düşüncelere saygı göstermek gerekir. 

                    Düşünceler, düşünceler. Hangi düşünceler? Gördüğü yanlışı eleştiremeyen.  Bakan kör olmak, birilerinin işine gelirken, birilerinin de işine gelmemektedir. Eleştiri yel bakış açısı olmalı, bu başarılamıyorsa, bir taraflarda eksiklikler var demektir.  Doğrular çoğu kez eleştirilerle ortaya çıkar. 

Nasrettin Hoca, komşusundan bir gün kazan ödünç ister. İade ederken de hem teşekkür eder, hem de içine küçük bir kazan koyar. Komşusu merakla bu küçük kazanı sorunca da,
-Komşu, bizdeyken kazanın doğurdu, der. Komşusu bu işe pek sevinir. Aradan epey zaman geçer, Hoca yine komşusundan kazanı ödünç ister. Komşusu da sevinerek verir. Ama bu kez aradan günler, haftalar geçer, Hoca’dan ses çıkmaz. Nihayet bir gün komşusu konuyu açmaya karar verir:
-Hoca, bizim kazan ne oldu? diye sorar. Hoca da üzgün bir ifadeyle:
-Komşu çok zaman geçti aradan, senin kazan öldü. Sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum, der. 

Sinirlenen komşusu:
-Hocam ne diyorsunuz? Hiç kazan ölür mü? Kazan canlı mı ki ölsün?

 Hoca:
-Doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun.