DUYGU KARAHASANOĞLU


DOĞMAK, YAŞAMAK, ÖLMEK

Yalnızlık günümüzün ortak sorunu diye düşünüyorum. Neden mi?


DOĞMAK, YAŞAMAK, ÖLMEK

 

                 Yalnızlık günümüzün ortak sorunu diye düşünüyorum. Neden mi? 

Efendim! Her şey açıkça ortada değil mi? Kiminle konuşsam yalnızlıktan, dert yanıp, eski günleri hatırlayıp, of çekiyor. 

Durun, durun hemen parlamayın anlatıyorum işte. 

Ben, kaç kere yazacağım, önce okumasını öğrenin. 

İletişim çağı dedik, insanlar iletişimsizlikten neredeyse kırılacak. Sohbet ortamları yerini teknolojinin kucağına bırakırken, dostlukları da, yok etti. 

Şimdi, sizi duyar gibi oluyorum. Canım, hemen tepki göstermeyin, sakin, sakin biraz sakin!!! biliyorsunuz, fazla tepki kalbe de iyi gelmez. Sinirler durduk yere harap edilmesin. 

Bugün varız, yarın yokuz. 

Hani, nerede bizden öncekiler? Ya ondan öncekiler? Daha da öncekiler? Ya! hiç biri  bugün aramızda yok. 

Tarih sayfalarımızı karıştırıp,  kimler geldi kimler geçti. Şimdi diyeceksiniz ki, tarih sayfalarından konumuz ne?

Elbette konumuz tarih değil. Konuyu daha fazla dağıtmaya gerek yok. 

Yalnızlık insanın içindedir. Benliğini sarandır. Kalabalık yerlerde bile kendini yalnız hissedenler çoğunlukta.        

                    Hayat, öyle şeyler sunar ki, hiç akla gelmeyen olaylarla karşılaşılır. “Benim başıma gelmez, ben öyle davranmam.” Tüm bu sözler, geçiştirme sözleridir. 

                Padişah, bir gün veziri yanına çağırtarak, “dünyanın gidişatını araştır ve bana bilgi getir.”

Vezir, padişahın buyruğunu alıp yola düşer. Aradan sekiz sene geçer. Vezir, yedi, deve yükü kitapla padişahın huzuruna çıkar. 

Padişah, “bunlar ne? Ben sana dünyanın gidişatı konusunda bilgi getir dedim.” 

Vezir, ıkına sıkına alçak sesle; “hünkarım, bu kitaplarda istediğiniz bilgiler yazılı.”

Padişah; “onları okuyacak zamanım yok. kitapları özetle öyle huzuruma çık” der.

Vezir, “buyruk padişahımındır.”

Vezir, tekrar yola düşer. Aradan üç yıl geçer. Kalın bir kitapla padişahın huzuruna çıkar.  Ancak padişah, ölüm döşeğindedir. 

Vezir, “hünkarım, istediğiniz bilgileri bir kitapta toplattım. Buyurun.” Der.

Padişah; “halimi görüyorsun. O kitabı okuyacak ne ömrüm ne de sağlığım kaldı. Bana üç kelimeyle anlat.”

Vezir, “padişahım. Durumunuzu görüyorum.” Birden susunca padişah zor duyulur sesle; “vezir, zaman kalmadı. Söyle.” Der.

Vezir üzgün bir sesle; “doğdular, yaşadılar, öldüler.”

                      İşte, hayat bu. Ne, diye bu kavgalar? Ne diye bu savaşlar? Dünya kimseye kalmaz, dünyaya ayak basan her fani, vakti saati gelince, dünyadan göçer gider. 

Siz siz olun, dünyanın şatafatlı hayatına aldanmayın.