Fatma Karahasanoğlu


DOĞANIN İNİLTİSİ

   Doğanın kendine has bir sesi ve iniltisi vardır.


DOĞANIN İNİLTİSİ

 

                      Doğanın kendine has bir sesi ve iniltisi vardır. Bunu mutlak suretle duymuşsunuzdur. Doğa bilimcileri ve doğada yaşayanlar, bunu daha iyi bilir. Mevsimlerle birlikte doğada kendine göre değişimler gösterir.

ilkbaharla birlikte canlanan doğa, sonbaharda yavaş yavaş solmaya başlar. Kış mevsiminin gelmesiyle tüm doğa ölür. Ağaçlar, çiçekler, çimenler kup kuru olur. Yağan kar, her birinin üzerinde dansı bahar gelinceye kadar sürdürür.

Doğa altı ay  kendini dinlendirir. Sonra canlandırır. Doğanın canlanması insanoğluna öğüt ve hayat dersi verir.

Anlayan anlar. anlamayana zaten sözümüz yoktur. Bilenle bilmeyen nasıl bir olmuyorsa, doğayı tanıyanla tanımayan da, bir değildir.

İrili ufaklı milyonlarca canlının barınıp beslendiği doğa, her daim cömertliğini göstermektedir.    Ekin zamanı geldiğinde doğada farklı bir canlılık göze çarpar. Her çeşit tohum toprakla buluşturularak, tohumun çatlayıp topraktan çıkması umutla beklenir. Hangi tohum olursa olsun topraktan çıkışı bir mucizedir. Bunu anlamak da, her insanın anlayacağı bir eylem değildir.

Toprakla buluşan tohumlar, büyük bir mücadeleden sonra filizlenip, büyüyüp, olgunlaştıktan sonra soframıza gelmektedir. Tüm bu eylemler bir ahenk içerisinde gerçekleşir. Her dane topraktan çıkarken ait olduğu meyve veya sebzenin şekline bürünür. İşte, o zaman doğanın hangi anlama geldiği daha iyi anlaşılır. 

                  Doğanın iniltisi bizlere bir çok şeyi anlatır. Nasıl bir iklim olacağının haberini verir. Her ne hikmetse doğayla iç içe yaşamak zorunda olduğumuzu anlamak istemiyor gibi tavırlar takınılmaktadır. Topraktan geldik toprağa gideceğiz  atasözünü bir an olsun akıllardan çıkartmamak gerekir. Suni ortamlarla kendini kandırmaya çalışanlar, nasıl bir yanılgı içerisinde olduğunu zaman içerisinde anlar.

                    Doğa bu kadar cömert davranırken, biz insanoğlu her defasında doğayı katledip, yok olmasına neden oluyoruz. Ormanları keserek, yok olmasına neden oluyoruz. Oysa ormanlar ciğerlerimizdir. Bu gerçek ne kadar erken unutuldu.

Yol yapılacak; ormanı kes. Bina kurulacak; ormanı kes. Tesis yapılacak; ormanı kes. İmar değişikliği yapılacak; ormanı kes.

Kısacası; doğayı hırpalamak için bahaneler çok. Gün gelecek doğanın bize sunduğu nimetler yok olacak.

İşte! O zaman gerçekler biz insanların yüzüne tokat gibi vuracak. Ancak, iş işten çoktan geçmiş olacak.