Turhan Eyüboğlu


´Derede Balık Tuttunuz mu?´

Evet yaz geliyor, okullar tatil olacak.


´Derede Balık Tuttunuz mu?´

 Evet yaz geliyor,  okullar tatil olacak. Bizde bir heyecan Maçka´ya çıkacağız. Hani İstanbul´da yazlığa gidilir ya Trabzon´da da yazlık köylerdir. Okullar tatil oldu mu köyü olanlar köye giderler. Kimi hiç gitmek istemez, ?Orada ne yapacağım?´ diye. Biz çok isterdik. Dereye balık tutmaya gideceğiz, yaylaya çıkacağız, en önemlisi de oradaki arkadaşlara kavuşacağız.

Tatilin başladığı ilk cumartesi eve bir minibüs gelir; eşyalar, giysiler, yiyecekler alınır ve köye çıkılırdı. Hemen çarşıya uğrar, kara lastiklerimizi, misina ve balık kancamızı alırdık. Kara lastik giyerdi köydeki çocuklar.

Onlar bizim ayakkabılarımıza, biz de onların kara lastiklerine heves ederdik. Onlar bizim getirdiğimiz ekmeğe, biz onların evde yaptığı ekmeğe heves ederdik. Getirdiğimiz ekmeğin adı o zamanlar cici ekmekti çocuklar arasında. Onlar bizim bisikletlerimize, biz onların dört tekerli tahta arabalarına heves ederdik. Onlar bizim boş zamanımıza, biz onların inek beklemelerine heves ederdik. Daha çok sayabilirim; ancak siz biraz hayalinizde canlandırın istedim.

Sabah erken kalkardım,  inekleri beklemeye gitmek için. Balık oltamı unutmamak için misinamı ayakkabımın içine koyardım. O zaman inekleri çaykara denilen yerde beklerdik. Çaykara dere kenarı, şimdi tarif etmekte bile zorlanıyorum. Şimdiki halini gördükçe belediyeden utanıyorum.

Bir tarafı fındıklık, bir tarafı kara ağaçların, kızıl ağaçların, söğüt ağaçlarının olduğu bir küçük orman gibi. Hani insan bir dere kenarını tarif eder ya romanlarda, işte tam öyle bir yer. Ortasından dere akıyor eğilip suyunu içtiğin, sıcakta girip yıkandığın tertemiz bir dere. Şimdi baktığımda ne kadar sorumsuz ve cahil olduğumuzu anlıyorum o manzaradan.

İnekleri çaykaraya bıraktık mı, hemen misinaları bağlamak için ince çubuk keser, olta yapardık. Ve derenin içinde bulunan taşların önünde oluşan, hayal ettiğinde liman sakinliğinde olan, o durağan suya oltayı bırakırdık. Hemen bir ses gelirdi ?Yaşmaklı mısır tarlasına gidiyor, onu çevir.´ diye. Koşar onu çevirir, daha sonra oltanın yanına bir heyecanla giderdim.

İşte o an çubuğun şeklinden anlardım yakaladığım govitin ne kadar büyük olduğunu. Çok lezzetli bir balıktır govit. Başka adı var mı, inan bilmiyorum. Denizde kayada olan sümüklüye benzer govit. Bembeyaz eti vardır. Annem sahanda yapardı; sahana az bir tereyağı koyardı ve govitleri sahana dizerdi. Pişmeye başladı mı govitlerin kuyrukları ayağa kalkardı. Yanına soğanı bol bir salata yapardı. Şimdi hala ağzım sulanır düşündükçe.

Şimdi Maçka belediye başkan adaylarının projelerine bakıyorum da içimden ?Proje yapmayıp da sadece bunları koruyabilseydiler, ne kadar şanslı olacaktık.´ demekten kendimi alamıyorum.

 

Turhan Eyüboğlu