Turhan Eyüboğlu


Damarımda Kanımsın

Damarımda Kanımsın


Damarımda Kanımsın

 

Bana göre ağır travmalar yaşatan damar bir şarkıdır. Hani bu şarkının sözleri sizi yansıtsa da yansıtmasa da alır sizi uzaklara götürür. Öyle şeyler size gösterir ki gözünüzde iki damla yaşla olduğunuz yerde kalır, büyük bir boşluk hissedersiniz. Sahiplenilmek deyince tüyleri diken diken olan birinin bile sahiplendiğinde neye dönüştüğünü gösteren en düz ve sert sözlere sahip hafif arabesk bir şarkı!

 

Annem mutfakta iş yaparken bu şarkıyı neşeli bir şekilde alçak bir sesle söylerdi. Öyle güzel gelirdi ki kulağıma o ses, hem mırıldanır gibi doğaldı, hem rahattı, hem de içliydi.

 

"Anne bu şarkıyı senden sonra kim güzel söyler?" dediğimde:

 

"Ooo bana gelinceye kadar çok güzel söyleyenler var. Belkıs Özener bu şarkıyı çok doğal söyler ve onun söyleyişinde bir yakınlık hissedersin. Yani benim için en güzel yorumlayanı Belkıs Özener'dir. Sonra Neşe Karaböcek gelir. Bu şarkıyı eğlenceli biraz da muzip ve tehditkar bir gülüşle söyler. Tabii ki sonra Zeki Müren söyler; onun söyleyiş tarzı insana çok şeyler düşündürür ve dibe vurdurur."

 

İşte annem böyle derdi bu şarkı için! Şimdi gelelim şarkının hikayesine.

 

Sinan Subaşı üstadın çok naif bir sesi vardı. Programını bitirip odasının yolunu tutmuştu. O gün çok yorgun hissediyordu kendini. "Havalardandır!" diye içinden geçirdi. Odasına gelir gelmez aynanın karşısındaki koltuğa oturdu. Başının arkasına bir yastık koydu ve ayaklarını sehpaya uzatıp gözlerini kapattı. Yarı uyku vaziyetindeydi ki birden yan odadan sesler duymaya başladı.

 

"Beni bırakıp gitti. Böyle bir şey olur mu abla? Birazcık tartıştık diye insan haber vermeden çeker gider mi?"

 

"Kızım belki gitmedi; biraz zaman ver!"

 

"Nasıl gitmedi? Görmüyor musun programımı kaçırmayan adam bir haftadır ortalıklarda yok!"

 

"Kızım, bu adam mimar değil mi? Belki başka bir şehirde iş almış, onu bakmaya gitmiştir."

 

"Abla sen de ne kadar iyi niyetlisin. Bana kızdığı için gelmiyor biliyorum."

 

"Kızım seni ne kadar sevdiğini biliyorsun. Biraz zaman!"

 

"Bak abla, başkasını sevsin, inan yaşatmam onu!"

 

"Dur kızım, delilenme hemen! Olur mu öyle şey!"

 

"Beni birazcık sevseydi sözlerime darılmazdı. Onu kıskandığımı biliyor. "Gittiğin yere ben de geleyim." dedim ve onun yüzünden atıştık!"

 

"Geldi mi özür dilersin olur biter. "Bilmeden kırdım seni!" dersin. "Ne olur affet beni!" der ve bu işi tatlıya bağlarsın. Ama o egon seni bırakırsa tabii!"

 

"Evet abla, doğru diyorsun! Ben onsuz yaşayamam, o benim canımdır. Gelir gelmez özür dileyeceğim, merak etme!"

 

Üstat, yavaşça ayaklarını sehpadan indirirken su dolu bardağa ayağı değdi ve bardak yere düşüp kırıldı. Sesi fark eden iki bayan hızlıca odadan çıkıp mekanın içindeki kalabalığa karıştılar. Üstat hızlıca üstünü değiştirip odadan çıktı ve arka kapıdan bir taksiye bilerek evine doğru yola koyuldu.

 

Başının ağrısı geçmemişti. Eve gelir gelmez baş ağrısı hapından iki tane alarak odanın pencerelerini sıkı sıkı kapattı. Neredeyse gün açacaktı. Yatağa girdi ve uykuya daldı. Sanki uykuya dalmamış gibi kendini yan odada gibi görüyor, konuşmalar beyninde devam ediyordu.

 

Bardak kırılma sesine uyandı. Birden yataktan kalktı. Kapının sesi olduğunu anlamıştı. Belli ki sabah saat on olmuş, temizlikçi kadın gelmişti. Aklına kapıyı yağlanması gelince unutup durduğu kapı yağlanmasını gerçekleştirmek için eşofman takımını giydi ve dolapta olan küçük yağ şişesini alıp odasından çıktı.

 

"Zehra hanım hoşgeldin, günaydın!"

 

"Efendim uyandırdım mı sizi?"

 

"Sen değil, kapı sesi uyandırdı. Şimdi yağlamasam yine unutacağım. Aklımdayken yapayım bu işi."

 

"Efendim hazır uyandınız ben de size kahvaltı hazırlayayım."

 

"Çok iyi olur. Başımın ağrısı geçmişken iyi bir kahvaltı yaparım."

 

Kapıyı yağlıyordu ki birden aklına akşamki konuşmalar geldi ve mısralar zihninde sıralanmaya başlayınca küçük yağ kutusunu masanın üstüne koyup masada bulunan kağıt kalemi aldı ve sandalyeye oturup yazmaya başladı.

 

Sen uzaklarda değil damarımda kanımsın

Ben sensiz yaşayamam hayatımsın canımsın

İste kölen olayım istersen öldür beni

Başkasını seversen (bil ki) inan yaşatmam seni

 

Birazcık seviyorsan sözlerime darılma

Seni kıskanıyorum beni yanından ayırma

Bilmeden kırdım seni bilerek asla olmaz

Ne olur affet beni hatasız insan olmaz

 

Mısralar bitmiş ve kapıyı da yağlamıştı. Kahvaltı yaparken sözleri düşünüyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Birden durakladı ve sonra odada bulunan sazını alıp çalmaya başladı. Artık kafasında müziği yapmış, muhayyerkürdi olarak da şarkıyı bestelemişti. Bir kere onun sesinden dinlemenizi tavsiye ederim. Değişik bir sesi var.

 

Üstad Sinan Subaşı’nın eline koluna sağlık! Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin. Ölmüşse mekanı cennet olsun.