Turhan Eyüboğlu


Bu Kulaklar Neler Duydu!

16 Ekim Cumartesi günü sabah Facebook'a bakıyordum.


Bu Kulaklar Neler Duydu!

 

16 Ekim Cumartesi günü sabah Facebook'a bakıyordum. Kardeşim Yasemin’in paylaşımını görünce bu yazıyı yazma isteğim doğdu. Çok ilginç bir konuya parmak basmıştı. Bir an düşündüm 'Acaba yöneticilerimiz söylenmeyecek neler söylediler?' diye. Şöyle de diyebiliriz! Bırakın yöneticilerin söylemesini sokakta dolaşan herhangi biri bile bu sözleri söylemez!

 

Bildiğiniz üzere Karadeniz sahilinde, deniz doldurularak yapılan bir havaalanı açılışında asılan bir afiş vardı ve günlerce konuşulmuştu. Hatırladınız mı? Neyse, ben afişte ne yazdığını size burada hatırlatayım: 'Biz denize insan dökmedik; biz denize taş dökerek Avrupa'nın tek havalimanını inşa ettik.'

 

Dünyanın hiçbir ülkesinde kendi Kurtuluş Savaşını böyle aşağılayacak bir düşünceye rastlayamazsınız! Hadi rastladınız! Bir akıllı çıkıp 'Siz ne yapıyorsunuz? Öyle şey olur mu? Bunu hemen kaldırın!' dahi dememiş. Sanki Kurtuluş Savaşında denize döktüklerimiz bu afişi açmış! Ama bunu duyduk ve gördük. Ne tuhaf değil mi?

 

Denizin doldurulmasına her türlü karşıyım. Bu yatırımı sahilden 5 km iç kısma girerek yapılacak çok yer bulabilinirdi; ama yapılmadı! Neden? Çünkü itiraz mekanizması ve bilim devre dışı bırakıldı da ondan! 'Ben yaptım, oldu!' mekanizması bu ülkeye hakim oldu da ondan. Hadi doldurdun; bari şunu söyleseydin: 'Denizi kara, karayı para yaptık!' Bence daha uygun olurdu.

 

Hatırlıyor musunuz, bir vakfın sorumluluğunda olan kırk beş çocuk tecavüze uğramıştı; hayatları kararmıştı. Aileleri onca baskıya uğramıştı. Bu olay ortaya çıkınca çok yerden ihbarlar gelmiş ve başına tecavüz olayı gelen insanlar, konuşmaya başlamıştı. Hatırladınız mı?

 

Çocukları korumakla yükümlü sorumlu bakanımız ne demişti? 'Bir kereden bir şey olmaz!' anlamına gelen bir defa rastlanmış olması vakfa halel getirmez!Yani söz konusu olan çocuklar değil, vakfın itibarıymış.

 

Sanki biz vakfın ölüm fermanını vermesini bekliyormuşuz gibi böyle bir açıklama yapma ihtiyacı duymuş. Halbuki istenen çocuklarla çalışan kurumlarda çocuk istismarına karşı önlem alınmasıydı.

 

Evet, çocuk istismarı Türkiye'de pek çok eğitim kurumunda yaşanabiliyor. Sadece o vakfa özgü değil çocuk istismarı! Çünkü, eğitim kurumları ve yurtlara ruhsat verilirken, protokol imzalanırken çocuk istismarı ile ilgili hiçbir önlem alınmadığı gibi, hiçbir denetim de yapılmamaktadır.

 

Halbuki bu sorumlu bakandan şunu beklerdik. Hemen soruşturma açılmasını sağlamak ve bunun güvenilir biçimde yürütülmesine ön ayak olmasıydı. Bu davayla ilgili bilgi vererek sorumluların en ağır biçimde ceza almasını sağlayarak çocuklara bu ülkede sahip çıkıldığını göstermekti. Bunu fırsata döndürebilirdi.

 

O ne yaptı? 'Bir kereden bir şey olmaz!' sözüyle vicdanları yaraladı. Sorumlu olduğu çocukları değil, sorumsuzların yanında yer aldı! Artık bu vicdanla nasıl yaşayacaksa öyle yaşasın!

 

Yasemin kardeşimin yazdığına göre yine bir sorumlu (Ben onu sorumsuz diye niteliyorum.) bakın ne demiş: 'Öğrenci yurtlarında porsiyonlar küçültülmüş, çocuklar doymuyor!' Buna karşılık sorumlunun açıkladığı 'Peygamber efendimiz mideyi boş bırakmak faydalıdır!' demiş diye demeç vermiş.

 

Peygamber efendimizin ne dediğini bile anlayamamış, ama örnek veriyor. Halbuki bu sorumsuz yetkili sorumlu olup Peygamber efendimizin 'Komşun açken sen tok yatamazsın!' sözünü söylemeli ve porsiyonların büyütülmesi için girişimde bulunmalıydı.

 

Hadi hoşçakalın.