Turhan Eyüboğlu


Bu bir mucize değil de nedir?

Bu yıl itibariyle doğalı yüz otuz sekiz yıl, öleli seksen bir yıl, Cumhuriyeti kuralı doksan altı yıl olmuş


Bu bir mucize değil de nedir?

 

Bu yıl itibariyle doğalı yüz otuz sekiz yıl, öleli seksen bir yıl, Cumhuriyeti kuralı doksan altı yıl olmuş. Yaşamı ise elli yedi yıl sürmüş. Bu ülkeyi tam bağımsız ülke yapmak için sadece ve sadece on beş yıl yaşamış. Evet, yanlış yazmadım; sadece on beş yıl. On beş yılda tam bağımsız bir ülke yarattı. Üstelik dünyanın en güçlü ülkelerini yenerek bu bağımsızlığa başladı.

 

Bu on beş yıla mucizeler sığdırdı. Çaya atacak şekerimiz yoktu. Anadolu´nun dört bir yanına şeker fabrikası kurdu. Üstümüze giyecek kumaşımız yoktu. Sümerbankı´ kurarak Anadolu´nun dört bir yanına bez, basma, kumaş fabrikaları açtı. Bu kumaşı, bezi, basmayı dikecek ipliğimiz yoktu. Gemlik Suni İplik Fabrikası´nı ve Bursa İplik Fabrikası´nı kurdu.

 

Topraklarımızda çıkan madenlerin yerini bilmediğimiz gibi yabancıların çıkardığı madeni de görmüyorduk. Etibank´ı kurdu. Ülke inşaatında kullanacak çimentomuz yoktu. Anadolu´nun dört bir yanına çimento fabrikası kurdu. Ülke çatı kiremiti yapamıyordu; Eskişehir Kiremit Fabrikası´nı kurdu.

 

Savaşta kullanacak mühimmat konusundaki sıkıntıları bildiği için Ankara Fişek Fabrikası, Kırıkkale Mühimmat Fabrikası, Nuri Killigil Silah Fabrikası´nı kurdu. Ülkede elektirik kullanan sayısı yok denecek kadar az durumdaydı. Kırıkkale Elektirik Santrali´ni, Ankara Çubuk Barajı´nı yaptırdı.

 

Kitap basacak, yazı yazacak kağıdımız yoktu. İzmir Kağıt Fabrikası´nı kurdu. Ülkede bırakın otomobil kullanmayı, otomobili gören sayısı çok azdı. İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası´nı kurdu. İnsanlar sağlıklı beslensin diye Anadolu´nun dört yanına süt fabrikaları açtırdı. "İstikbal göklerdedir!" dedi ve Eskişehir Uçak Fabrikası´nı kurarak ülke dışına onlarca uçak sattı.

 

Kurtuluş Savaşı´nda bütün yetkiyi kendinde toplayacaksın, tek adam olacaksın! Savaş sonrası etrafında onlarca diktatörler varken bahane üretmeden tüm yetkiyi TBMM´ye devredeceksin! Bu bir adalet inancı değil de nedir?

 

Şimdi bunlardan size daha onlarca sayabilirim; ancak gerçek amacım bu değil! Bir insan düşünün ki Kurtuluş Savaş´ından sonra ülkeyi ne hale getiriyor? Yine bu ülkede insanlar düşünün on beş yılda yapılanları sata sata bitiremiyor!  Bu bir mucize değil de nedir? On beş yılda, işgal edilmiş bir ülkeyi kurtaracak ve Avrupa ayarında bir ülke yarışına sokacaksın! Bu bir mucize değil de nedir?

 

Bugünlerde uzmanların "Üretim, üretim!" diye seslendiğini görüyoruz. O, üretimin bir ülkenin kalkınmasında olmazsa olmaz diye neler yaptığını gördük işte! Eğitimin kaliteli olmaması nedeniyle ülkenin geleceğini yok edeceğini defalarca anlattıkları bu zaman dilimini o zamanla karşılaştırdığımızda bağımsız olmanın kendine yeterlilik olmadan olmayacağını belirlemişti kendisi! Okuma oranı 1920´de erkeklerde % 7, kadınlarda % 1 iken 1930´da bu oranın % 20´ye çıkması bir mucize değil de nedir?

 

Bunları ve bu mucizeyi anlamamız, burun kıvırmamamız için size o zamanki şartları Ulu Önder Atatürk´ün ağzından anlatmak isterim. Gösteriş peşinde olanlara duyurulur! Bu ülke tam bağımsızlığına kavuşmak için Kurtuluş Savaşı´nı nasıl kazandığını gösterir güzel bir örnek!

 

Anıtkabir´de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi´nin ikinci bölümünde Çanakkale Muharebeleri, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebeleri´ni konu alan üç panorama yer almaktadır. Atatürk´ün Sakarya isimli atı İle yapılmış tablosu da bu bölümde yer alır, gidenler bilir! Ben bu muhteşem yağlı boya tablo hakkında Atatürk´ün düşüncelerini sizlere aktarmak istiyorum.

 

Yıllar sonra bir ressam, Mustafa Kemal´e Sakarya Savaşı´nı gösteren bir tablo hediye etti. Kendisi ön planda yağız bir savaş hayvanına binmiş olarak görülüyordu. Ressam tebrik beklerken birdenbire Paşa´nın:

 

"Bu tabloyu kimseye göstermeyin!" demesi üzerine şaşırıp kaldı.

Kimse ne söyleyeceğini bilemiyordu. Gazi açıkladı:

 

"Savaşa katılmış herkes bilir ki hayvanlarımız bir deri, bir kemikten ibaretti. Bizimse onlardan arta kalır yanımız yoktu. Hepimiz iskelet halindeydik. Atları da savaşçıları da böyle güçlü, kuvvetli göstermekle Sakarya´nın değerini küçültmüş oluyorsunuz dostum!"

 

İşte, şimdi anladınız mı on beş yıl gibi kısa bir sürede ülkeyi nereden nereye getirdiğini! Şimdi bu bir mucize değil de nedir?

 

Atam mekanın cennet olsun! Bir Türk olarak seninle gurur duyuyorum!

 

Ne Mutlu Türküm Diyene!

 

Kaynak Kitap: Anıtkabir´in Şifresi.