Turhan Eyüboğlu


Bizim Yerimize de Yaşa Paparza'yı

Bizim Yerimize de Yaşa Paparza'yı


Bizim Yerimize de Yaşa Paparza'yı

Zifin çiçekleri boy vermiştir şimdi, çayır basmıştır Paparza'yı! Kokusu gelmiştir Zoriya'dan esen rüzgarın! Kelebekler 'Hangi çiçeğe konsam?' diye havada uçuşup duruyordur çayırların üstünde!

Sen, şimdi yüzünü Zoriya'ya, başını Dikilitaş'a, sırtını da at meydanına doğru dönmüş sessizliğin çığlığını duyuyorsundur! Oturduğunda masaya, vurunca da rakıya, hayatın film şeridi gibi geçince gözünün önünden, belki biraz da ağlamışsındır!

Her ne olursa olsun, benim yerime de yaşa Paparza'yı! Bekletme orada geçecek hayatı! Bu kadarına razıysan yaşa sonuna kadar Paparza'yı! Kaç kişi kaldı bilmiyorum yaylalarda yaşayacak hayatı!

Gözüme ilk görüntüsü düştü eski hayatın. İlkbaharda ineklerin yaylaya çıkışı, çıngırak sesinin ormanın derinliğinde kayboluşu, bir Kise kuşunun sert sesiyle çam ağacının dalından kalkışını izler gibi geçiyor gözümden eski görüntüler!

Ligotrip'te kana kana iç buz gibi suyunu ve unutma yalağa koyduğun rakını! Daha önce Ahmet Hilmi, İzzet Nazmi, Salih Zeki, Yılmaz, Rahmi, Ali Şükrü, Osman, Muzaffer, Cevdet, Temel, Ali İhsan, Şerafettin, Mustafa, Ahmet Ağa, Şeker Ali Eyüboğlularının yaptığı gibi hemen on metre yaylaya doğru olan çamların altına kur sofranı!

İçtiğin rakı şişelerini nişangah olarak karşı tarafa dizmeyi unutma! Günün sonunda yapacağın atışla yadedersin büyüklerimizi. 'Kimler geldi, kimler geçti?' deyip son kadehini öyle yudumla! Biz yapamıyoruz; bari sen yap Aziz Paşa!

Yemek sonrası sen yalnız gezmeyi seversin; yürü Dikilitaş'a doğru! Yürürken sana saydığım isimler içindeymiş gibi düşün kendini! Elinden geldiğince hepsine bir cevap ver! Cevap vermesen bile onları düşünerek yürü Dikilitaş'a doğru!

Çamların içinden geçip Dikilitaş'ı göreceğin çimenliğe geldiğinde dön arkana bak ve hepsi ordaymış gibi gülümse! Onların orada olduğunu hissedeceksin hafif esen rüzgarın sana dokunmasıyla! Göreceksin uzun boylu babanı; kasketi başında, eli arkasında yürüdüğünü!

Hüzünlenme; avazın çıktığı kadar bağır Seslikaya'ya! Bağır ki bir de ondan duy isimlerini! Uzun uzun bak oradan karşıki dağlara ve Hamsiköy'e! Gittiğin yoldan geri dön ve Ligotrip'ten, orman içinden yürü bizim evin arkasıdan in yaylaya! Ablan Mualla'ya uğra; eskilerin yaptığı gibi Hoşmeri'ni orada ye!

Bizlerin Zoriya'nın çimeninde top oynadığımızı düşün ve o bağırışları dinle! İneklerin akşam üstü ormandan çıkarak trenin vagonları gibi evin yolunu tutuşunu ve çıngırak sesinden hangi ineğin kimin olduğunu düşün! Ligotrip'in soğuk suyunda hangi karpuzun çatladığını ve o zamanki karpuzların lezzetini düşün!

Akşam üstü, yaylaya geldiğimiz kamyonun kasasına doluşumuzu, sisin çiseye dönüşünü ve donumuza kadar ıslandığımızı düşün! Yolda söylenen şarkıları ve o kadar yememize rağmen suyu içtikten sonra acıktığımızda elimize tutuşturulan ekmekleri düşün!

Ha bu arada Uçarsu'yu, üstündeki Kazan Gölü'nü ve yakalanan kırmızı benekli alabalıkları unuttuğumu sanma! Sen bizim için ne bulursan eskiye dair düşün!

Sen hepimizin yerine yaşa; olur mu Aziz paşa?