DUYGU KARAHASANOĞLU


BİR ULUSUN KADERİ

BİR ULUSUN KADERİ


BİR ULUSUN KADERİ

 

         Bir ulusun kaderini değiştiren Mustafa Kemal Atataürk’ün yaşantısı, herkese örnek olabilecek düzeydeydi. İnsanları kullanmadan ülkenin kalkınması için çalışmalar yapan bir babaydı.

Kurtuluş Savaşını bir milletin bağımsızlığını korumak hiçbir ülkenin himayesine girmemek için başlatmıştı. Kurtuluş meşalesini eline alanlar sadece vatanı düşünüyordu. Vatanın bütünlüğünü kendi bağımsızlıklarını korumak en doğal hakları olduğunu düşünüyordu.

         Mustafa Kemal Atatürk, sık sık yurt gezilerine çıkardı. Gezilerinin birinde, tarlada çalışan bir çiftçiye yaklaşarak, önce adını sordu. Sonra;  “neden kazmayla çalışıyorsun. Tarlayı neden sapanla sürmüyorsun?” çiftçi, “icra geldi. Öküzlerimi satmak zorunda kaldım.” Mustafa Kemal Atatürk, bir şey söylemeden çiftçinin yanında uzaklaştı.

Yanındaki bakanlarla, durumu tartıştıktan sonra çiftçiyi, dönemin başbakanı İsmet Paşa’nın huzuruna çıkartmaya karar verdi. Ve çiftçiye haber gönderdi. Çiftçi, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanına gider. İsmet Paşada oradadır. Mustafa Kemal Atatürk çiftçiye dönerek, “bana anlattıklarını bir kez daha İsmet Paşaya anlat.”

Çiftçi, “vergi borcumu  ödeyemediğim için haciz geldi. Bende öküzlerimi satmak zorunda kaldım.”

Mustafa Kemal Atatürk, İsmet Paşaya dönerek, “ben, Kurtuluş Savaşını vergisini ödeyemeyen köylünün, çiftçinin mallarına haciz gelsin diye başlatmadım. Borç, ertelenebilirdi.” Dedi.

         Mustafa Kemal Atatürk, ağaçların kesilmesine her zaman  karşıydı. Ormansız bir toplumun hayat kaynağı olmaz düşüncesine sahipti. Her gün arabasıyla geçerken, iğde ağacının önünde durur. Ağacı okşayıp, büyümesini takip ederdi. Bir gün ağacın yerinde olmadığını gördü. Şoförüne sorup, arabadan indi. Ağacın yol genişlemesi sırasında kesildiğini öğrenince, arabasına  geri dönüp yüzünü kapattı. Mustafa Kemal Atatürk, ilk kez ağladı.

         Bir köylü, Orman çiftliğinin yanında ki, tarlayı ekiyordu. Görevliler, defalarca uyarmasına rağmen köylü, çalışmasını sürdürdü. Konu Mustafa Kemal Atatürk’e gider. Mustafa Kemal Atatürk, köylüye doğru ilerleyip, neden ekin ektiğini sordu. Köylü, cevap vermez. Mustafa Kemal Atatürk, tarlanın sahibi olup olmadığını sorar. Köylü, yine cevap vermez. Mustafa Kemal Atatürk, “sana ait olmayan bir tarlada, neden ekin ekiyorsun? Sahibinden izin alman gerekmiyor muydu?”

Köylü, başını dik tutarak, “sen babamız değil misin? İnsan babasından ekin ekmek için izin alır mı?” Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzüne tebessüm yayılır.

         Mustafa Kemal Atatürk’ün öğrencilik yıllarında ki, bir olayı böyle aktarır; "Biz Harbiye'de okurken bir kış yine böyle çok şiddetli geçiyordu. Mektebin sobaları yanmıyordu. Derdimizi idareye anlatamadık. Arkadaşlar Müdür'e çıkmak için beni seçtiler. Müdür Zülüflü İsmail Paşa... Evvela Padişah'a, sonra Müdür Paşa'ya dualar ettik. Nihayet soba meselesine geldik. Paşa birden bire gürledi: “- Soğuk mu? Ne soğuğu? Padişah Efendimiz'in nimetleri gözünüze dizinize dursun... Görmüyor musunuz sobalar cayır cayır yanıyor. Çıkın nankörler!...”

 Baktık sahiden de müdürün sobası güldür güldür yanıyor. Paşa da buram buram terliyordu. Sıcaktan yakasını açmıştı. Ve sanıyordu ki mektebin tüm sobaları böyle yanmakta... Çocuklar biz Çankaya Köşkü'nde bazen Zülüflü İsmail Paşa gibi kendimizi sakın aldatıyor olmayalım!..     

Bu makale 24 Nisan 2008 yılında yayınlanmıştı.