DUYGU KARAHASANOĞLU


BİR GÜN 

Her birimiz vatan toprağının ne anlama geldiğini bilir


BİR GÜN     

 

                     Her birimiz vatan toprağının ne anlama geldiğini bilir. Ancak   tarih sahnesinde öyle yıllar var ki, belleklerde silinmeyecek izler bırakır.   Mübadele yıllarında doğup büyüdükleri topraklardan ayrılma zorunda kalanlar!..  

                      Büyükbabamın hatıralarından zaman zaman faydalanırım. Ve bu köşeme taşırım. Bugünde siz değerli okurlarıma büyükbabamın anısını paylaşacağım. 

“Atlıkilisede Yorgo’nun fırını vardı. Ekmek kokusu tüm mahalleyi sarar. İştah kabartırdı. Taş fırından çıkan sıcak ekmekler yoldan geçenleri davet eder gibiydi. 

Yorgo, babasından miras kalan bu fırını genç yaşından beri işletir, gece ekmek hamuru yoğurur, fırında pişirirdi. Herkesin sofrasında Yorgo’nun ekmek kokusu tüterdi.  

Topraktan gelen buğday, su  değirmeninde öğütülür, sonra Yorgo’nun ellerinde suyla birleşerek ekmeğe dönüşürdü. 

Aynı toprakta yıllarca din, dil, ırk ayrımı bilmeden yaşayıp gittiler. Alış veriş yaptılar, kız alıp verdiler. Kemençe çalıp horon halkasında el ele oynadılar.  

Ama bir gün kasabanın üstüne soğuk ve karanlık bir gölge düştü. 

Mübadelenin acı haberi, herkesin yüzüne tokat gibi indi.  Bu topraklarda asırlardır yaşayan Rum halkı, artık başka diyarlara gitmek zorundaydı. Yorgo’da bunlardan sadece biriydi. Evini, ekmek teknesini bırakıp, hiç bilmediği, görmediği topraklara gidip vatan diyerek orada yaşayacaktı.   

Babasından kalan taş fırından ayrılmak onun için zordu.  Gözlerini bu topaklarda açtı, belli bir yaşa yine bu topraklarda geldi. Ayrılmak çok zordu. Hele de, yıllarını taş fırında geçirmiş biri olarak!

Taş fırının bir köşesine oturan Yorgo, içini çekerek, uzun uzun düşündü. 

Yorgo, için kalmak da zor, gitmek de!

Çaresi yok gidecekti. Ancak taş fırın belleğinden hiç silinip gitmeyecekti. Hep hatırlayacak hafızasında canlı tutacaktı. 

Yaş mayayı, incir yaprağına sararak, toprak duvarın bir köşesine topak kapla birlikte yerleştirdi. “Bir gün dönersem, bu toprağın kokusunu, ekmeğin o eski tadını bulmak için…” 

Yorgo, yaşlı gözlerle son kez ardına bakarak ailesiyle birlikte kasabayı terk etti. 

Anılarıyla Selanik’te yeni bir hayat kurdu. 

Açtığı fırında yaptığı ekmeklerin tadı Atlıkilisedeki taş fırında pişirdiği ekmeklerin tadı gibi olmadı. Kokusu, iştah kabartıp, yoldan geçenleri davet etmedi. 

Yorgo, torunlarına taş fırından yaşadığı kasabadan her zaman bahsetti. Ancak Yprgo bir daha doğup büyüdüğü topraklara gelemedi.  

Yıllar sonra Yorgo’nun adını taşıyan torunu Yorgo  Atlıkilise gelir.. Ancak taş fırından eser bulamaz.”