Turhan Eyüboğlu


Bir Trabzonlu Olarak Yüzüm Kızardı

Trabzonlu yöneticiler ve siyasiler bu kafada olduğu sürece benim yüzümün kızarıklığının geçeceğini hiç zannetmiyorum! Niye biliyor musunuz? Çünkü tarihte çok bahsedilmeyen kişileri ve onların yaşadıkları olayları bazen o şehri yönetenler simge yapar ve ha


Bir Trabzonlu Olarak Yüzüm Kızardı

 

Trabzonlu yöneticiler ve siyasiler bu kafada olduğu sürece benim yüzümün kızarıklığının geçeceğini hiç zannetmiyorum! Niye biliyor musunuz? Çünkü tarihte çok bahsedilmeyen kişileri ve onların yaşadıkları olayları bazen o şehri yönetenler simge yapar ve halkın zihnine kazır!

 

Hadi halkın zihnine kazımayan bir yönetici ve siyasilerin yönettiği zaman aralığından geçiyoruz. Ya bizler? "Konuşmanın dışında ne yapıyoruz?"diye kendime sormadan da yapamıyorum. Düşünüyorum ve kendimi suçlu hissediyorum. Düşünmüyorum; yine kendimi suçlu hissediyorum. Bu konuda ne yapacağımı da bilmiyorum!

 

Anlayacağınız bu şehri yönetenler, bu şehirde yaşayanları suçluluktan kurtaramayacak. Daha bundan birkaç hafta önce Çanakkale zaferini kutladık. Siz hiç Çanakkale´de ilk şehit subay olan Trabzonlu Murtaza Bey için birkaç kelime söyleyen veya adının bir yere verildiğinden bahseden birini gördünüz mü?

 

Şimdi size soruyorum! Çanakkale´nin ilk subay şehidine borcumuzu göstermek için ismini şimdiye kadar kalıcı bir esere vermek Trabzon´un seçilmiş veya atanmış insanlarına yakışmaz mıydı? Söyleyin yakışmaz mıydı?

 

Sizi duyar gibiyim! "Meydan Parkı´nda bulunan Trabzon´un değerli sanatçı ve bilim insanlarının büstlerini kaldıran bir zihniyetten mi bunları bekliyorsun?" diyorsunuz!

 

Düşünüyorum da Trabzonlular bilmese de tarihte önemli işler yapmış; yüzlerce, belki de binlerce insanımız vardır. Yani bu şehire beş müze de yapsanız bunların eserlerini sergilemeye yetmez. Bunu anlayacak ve bunun için adım atacak bir yönetici veya bir siyasetçi bu şehirde yok mu?

 

Neyse, biz asıl konumuza gelelim! Bakalım sizin de benim gibi yüzünüz kızaracak mı? Tarihin tarifleri değişik olsa da sonunda anlatmak istedikleri hep aynı kapıya çıkar. Yani tarifler farklı olsa da anlatılmak istenen birdir.

 

Mustafa Kemal tüm arkadaşlarını severdi; fakat herkes onun Ali Fuat ile samimi olduğunu biliyordu. İki üç haftada bir onların evine mutlaka giderdi. Bu süre aksatıldığında Ali Fuat´ın babası haber yollar, O´nu davet ederdi.

 

Bir hafta sonu İsmail Fazıl Paşa, yine Kemal´i evine davet etmişti. Sohbetle geçen yemek sırasında Ali Fuat ile Kemal´e derslerine giren öğretmenlerini sordu. Tabiye dersi öğretmeni Kurmay Yarbay Nuri´den henüz ders almadıklarını öğrendiğinde çok üzüldü.

 

"Çocuklar komutanınız mesleğini bilen, geniş görüş ve bilgiye sahip olan biridir. Ondan ders almış olsaydınız çok şey kazanırdınız. Ders almadığınıza üzüldüm."

 

Kemal, Paşa´nın bu anlatımından sonra komutanı merak edip araştırır. Kurmay Yarbay farklı bir öğretmen, yetenekli bir askerdi. Ayrıca centilmen, cesur ve usta bir strateji uzmanı olarak tanındığına şahit olur. Öğrencilerine bir ağabey gibi davranır, onlara sadece ders vermekle yetinmez hayata dair her şeyi öğretirdi. Bu bilgiler O´nu çok etkilediği için ondan son sınıfta alacağı dersleri iple çekiyordu.

 

Artık Kemal son sınıfa geçmiş ve Yarbay Nuri Bey de o gün ilk dersleri için sınıfa gelmişti. Sınıfa uzun uzun baktı; sanki herkesi beden dilinden tanımaya çalışıyordu. Bir süre süren sessizlik komutanın konuşmasıyla bozulmuştu.

 

"Bir erkan-ı harp subayı, askerlik dışında bilgilerle de donanmış olmalıdır. Yarın hepiniz kumandan olacaksınız, sorumluluk yükleneceksiniz. Kumandan yalnız emreden değil, aynı zamanda öğretendir de! İleride millet ve memleket işlerinde değişik ve büyük görevler alabilirsiniz. Bu memleketin cahil idare adamlarından ve cahil kumandanlarından çektikleri sayılmayacak kadar çoktur. Onun için bilgi ve ahlak yönünden daima bulunduğunuz topluluğun üstünde kalmayı bilmelisiniz."

 

Yarbay Nuri o gün değişik savaş şekillerinin anlatıldığı o derste "Gerilla nedir, ne değildir?´ diye uzun açıklamalarda bulundu. Sonun da "Efendiler, gerilla faaliyetleri ne kadar zor ise onu bastırmak da o nispette güçtür." deyip sınıfa baktı. Kemal söz aldı:

 

"Efendim konuyu daha iyi anlayabilmemiz için olayı memleketin herhangi bir yerinde geçmiş gibi açıklamanız mümkün mü?"

 

Yarbay Nuri nezaketen yapılan bu isteğe hayır diyemedi! Bütün detaylarıyla harita üzerinde örneklerle anlatmaya başladı. Dersler çok yoğundu; fakat kıymetli öğretmen kumandanlar, bu yoğun dönemi savaş sanatının en ince ayrıntılarını öğrencilerine öğreterek keyifli hale getirmişlerdi.

 

Kemal, özellikle Yarbay Nuri´den o kadar faydalandı ki bir gerilla harbinin bütün inceliklerini öğrendi. Usta kumandan Yarbay Nuri, gerilla ile haber alma teşkilatını kolaylıkla birleştirmiştir. Akademi öğrencilerini bir istihbarat teşkilatı kurma konusunda mükemmel yetiştirmişti. Yarbay Nuri, sınıfta uygulamalı dersler verirken:

 

"İstihbarat mühimdir; lakin asıl olan bu öğrendiklerinizin vatanımızın ve milletimizin lehinde kullanılmasıdır!" diyerek onları ikaz etmekten de geri kalmıyordu.

 

Yarbay Nuri´nin dersleri tüm akademi öğrencilerinin ilgisini çekiyordu; fakat Kemal bu dersle diğer arkadaşlarından daha çok ilgileniyor ve öyle sorular soruyordu ki Yarbay Nuri dersini daha ayrıntılı anlatmaya mecbur oluyordu.

 

Kemal´in dersine ilgisini ve başarısını gören Yarbay Nuri bir gün:

 

"Aferin Mustafa Kemal Efendi! Sen gerilla harbi ve istihbarattan faydalanma bahislerinde beni de geçtin!"

 

İşte bu komutan ve bunun gibi komutanların öğretileri sayesinde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ülkemizi paylaşmaya kalkan emperyalist güçleri İzmir´de denize döktü.

 

Yarbay Nuri Bey ve onun gibi komutanların öğrettikleri ve verdikleri dersler sayesinde dünyanın her yanında diktatör yönetimler varken, Türkiye Cumhuriyeti´nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk demokrasiyi seçerek Türkiye Büyük Millet Meclisi´ni Kurdu.

 

Kurmay Yarbay Nuri Bey ülkesine sonsuz hizmetler vererek, bizi emperyal güçlerden kurtaran komutanları yetiştiren, onlara yüksek ahlak işleyen bu komutanın bir Trabzonlu olmasını öğrendiğimde hem utandım hem de sonsuz bir gurur duydum!

 

Şimdi size soruyorum siz hiç Kurmay Yarbay Nuri Bey´in ismini Trabzon´da bir yerde gördünüz mü? Siz hiç Kurmay Yarbay Nuri Bey´in yılda bir defa anıldığına şahit oldunuz mu? Siz hiç Kurmay Yarbay Nuri Bey´in bir büstüne, yaptıklarını anlatan bir anıta herhangi bir yerde rastladınız mı?

 

Mekanın cennet olsun! İnşallah bizi affedersin! Sizi geç tanıdığıma çok üzgünüm!

 

Kaynak: Nurten Aslan ?Küçük Anılarda Büyük Sırlar. Bir kahraman doğuyor.? sayfa 118/ 119/1291