Turhan Eyüboğlu

Tarih: 12.11.2019 14:21

Barış Pınarı Harekatı ve Ümmet

Facebook Twitter Linked-in

Barış Pınarı Harekatı ve Ümmet

 

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan 1990´lı yıllarda Somali´de hükümet düştükten sonra Somali´yi ziyaret eden ilk Afrikalı olmayan liderdi. Somali´de açlık yaşanırken destek için 2011´de kalabalık bir heyetle ülkeye gitti. O ziyaretten sonra da Türkiye Somali´ye çok yatırım yaptı.

 

Türkiye, Mogadişu´daki en büyük ana yolları inşa etti ve kentin en modern hastanesini kurdu. Okullara yatırım yaptı. Yetkililer ziyaretten çok memnun kalmışlardı.

 

Şeyh Mahmud, açılış öncesi konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

 

"Kardeşim Erdoğan´a ´Hoş geldiniz!´ diyorum. Biz ve halkımız çok mutluyuz. Somali´nin tarihi değişimi içinde yerinizi alıyorsunuz. Somali halkı, bu yardımları unutmayacaktır. Alt yapı yapıldı, hastanelerde değişiklikler yapıldı. Heyetinizle buraya hoş geldiniz."

 

Halkı bilmem ama Somali´yi idare edenler yardımları unutmuşlar. Türkiye´nin haklı davasında yanında olmadıkları gibi harekatı veto edenlerin yanında yer almaktan da hiç çekinmediler.

 

BM 74´üncü Genel Kurulu genel görüşmeleri açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyada adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerden birinin, İsrail işgali altındaki Filistin toprakları olduğuna dikkati çekerek, şunları söylemişti:

 

"Daha birkaç gün önce sokaktaki masum bir Filistinli kadının İsrail güvenlik güçleri tarafından alçakça öldürüldüğü görüntüler bile vicdanları harekete geçiremiyorsa artık sözün bittiği yerdeyiz demektir. Ben merak ediyorum! Bu İsrail neresidir? Acaba bu İsrail´in toprakları nereleri kapsıyor? 1947´de İsrail neresiydi? Bunun ardından acaba 1949-1967´de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi?"

 

Recep Tayyip Erdoğan, mevcut İsrail yönetiminin, bu cinayetlerin yanı sıra Gazze´deki insanlık dışı abluka, yasa dışı yerleşim faaliyetleri, Kudüs´ün tarihi ve hukuki statüsüne yönelik saldırılar gibi eylemleriyle de uluslararası hukukun ötesinde insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına aldığını söylemişti.

 

Cumhurbaşkanı´nın Genel Kuruldaki konuşmasından kısa bir süre sonra Şeyh Hatib, Cumhurbaşkanı Erdoğan´ın başta Kudüs ve Filistin davası olmak üzere ümmetin davasını savunduğunu belirti:

 

"Erdoğan, ümmetin kutsal davasını savunarak büyük bir şeref ve onura nail olmuştur. Bu öyle bir şeref ve onurdur ki Arap liderleri buna asla nail olamazlar ve hak da etmiyorlar. Dolayısıyla bu lider, ümmetin derdini göğsünde taşıdığını bir kez daha vurgulamıştır."

 

Ümmetin derdini göğsümüzde taşıdığını diyenler harekatı onları savunmamızın onda biri kadar bizi savunamadıkları gibi harekatı veto etmede öncülük yapma samimiyetsizliğini göstermelerini de bu ülkenin milleti unutmaz!

 

Ha, unutmadan bunu da yazmadan geçmek istemiyorum. Türkiye ´Filistin, Filistin!´ diye ağlaşırken, sözde soykırım anıtına çelenk bırakmalarını da aklımdan hiç çıkaramıyorum.

 

Başbakanlık Basın Merkezi´nden yapılan yazılı açıklamayla "Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz el-Suud´un vefatı sebebiyle 24 Ocak´ta bir günlük milli yas ilan edilmişti ve yas alameti olarak tüm yurtta ve dış temsilciliklerde bayraklarımız yarıya indirilmişti. Kralın yaşının 90 olduğunu da belirtmek isterim.

 

Peki, yas ilan ettiğimiz bu kralın birliği bizim haklı davamızda bakın bizi nasıl suçlamış ve kınamış:

 

"Türkiye´nin Suriye´ye askeri saldırganlığını şiddetle kınıyor ve bunun tehlikeli bir gelişme olduğunu düşünüyoruz."

 

Bazen içimden ´Arapların kendileri dahil dünyada sevdikleri herhangi bir ulus var mı?´ diye düşünmeden edemiyorum. Bunlar nargile dışında her şeyden, herkesten nefret ediyorlar gibi geliyor bana!

 

Türkiye Dışişleri eski bakanı rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil bakın o engin tecrübesiyle ortadoğuyu ne kadar güzel özetlemiş:

 

"Ortadoğu´da önemli bir yemeğe davetli olduğunuz halde isminiz listede yoksa, bir de menüye bakın, orada olabilir!"

 

İşte size ortadoğunun özeti!

 

Beki kandırılmaktan bıktık mı?

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —