Turhan Eyüboğlu


Aslında Layık Olduğumuz Hep Bir Kağıt Bardaktır.

Aslında Layık Olduğumuz Hep Bir Kağıt Bardaktır.


Aslında Layık Olduğumuz Hep Bir Kağıt Bardaktır.

 

Kişinin sahip olduğu unvan ne kadar önemli ise elindeki güç de o kadar büyüktür. Sahip olduğu unvanı şahsi çıkarı için kullanma hastalığı ise bu dönem Türkiye'de en üst noktaya gelmiştir. Hele de bu unvan, bunu kullanma hastalığı olan bir bakansa...

 

Olmaması gereken yerlere gelen insanlar ise bu unvanlar için onlara bu unvanı veren her neyse onlara adeta taparlar; çünkü onlar da bilir ki 'Ben bu bilgi ve bu beceriyle normal zamanlarda asla burada olamam!' İşte onun için bu dönem nereye bakarsanız bakın olmaması gereken yerlerde olan çok insan görürsünüz!

 

Basit olan alış verişlerde indirim istemekten tutun, devlet dairelerinde işini görmek için kendi çıkarlarını bu unvanla halletmeye kadar geniş bir yelpazeye sahiptir unvan kullanma hastalığı!

 

Şu televizyonlara bir bakın lütfen! Tartışma programlarında gerçekleri değil, istenileni söyleyen insanların zaman için de nasıl profesör olduğuna şahit olursunuz!

 

Çok insan tanıdım yazılarıyla ve çizimleriyle insanları mest eden! Unvanlarını hiç belirtmezlerdi; hatta bilinmemesi için uğraşırlardı! Buna gerek olmadığını bilirlerdi. 'Ayinesi iştir kişinin!' derlerdi ya, bunlar da öyleydi! Ayineleri işleriydi, unvana bakılmazdı!

 

Çok sonra fark ederdik bir unvanlarının olduğunu; ama biz de önemsemezdik artık. Bizim için de önemli değildi zaten. Ve o zaman daha iyi anlardık, büyük insan olduklarını!

 

Size bir örnek vermek istiyorum. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun 'Profesör' olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız da kendinize kızmayın; çünkü kendisi bu unvanı hiç kullanmadı!

 

Şimdi size eskiden bakanlık yapmış bir insanın anlatımını aynen aktarıyorum:

 

"Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kağıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Ama aklının başka yerde olduğu sanki anlaşılıyordu. Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı ve sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı. Derin bir nefes aldı ve:

 

'Biliyor musunuz ne düşünüyorum?' diye sordu. 'Bu konferansta geçen yıl da hem de aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu. Buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı. Havaalanında beni bir limuzin ve eskort araba bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı. Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Özel bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir fincanda kahve ikram etmişlerdi. Sonra da beni salona almışlar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim.'

 

Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti:

 

'Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum. Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni havaalanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım. Bu sabah buraya otelden yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim. Kimliğimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum. Canım kahve istedi ve görevliye sorduğumda bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kağıt bardağa kahveyi kendim doldurdum.'

 

Seyirci gülmeye başlamıştı!

 

'Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı; makamıma sunulmuştu! Benim asıl bardağım işte bu.'

 

Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi:

 

'Size verebileceğim en iyi ders bu işte! Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar; rütbeniz, rolünüz, sizin bulunduğunuz makamınız içindir; size ait değildir! Ve bir gün makamınızı görevinizi tamamladığınızda porselen bardağınızı halefinize verirler; çünkü aslında layık olduğunuz, hep kağıt bardaktır!' diyerek konuşmasını bitirmişti."

 

Yüce Allah, bu unvan kullanma hastalığı olanlardan Türkiye'yi inşallah bir gün kurtarır! Makamlar geçici insanlık kalıcıdır.