ANILAR -38
Maçka'da Egitim ve Kumar
Maçka'ya sık sık,yolum düşer.Bir yanda öğretmenlerin örgütlü olduğu dönemde
örgutsel çalışmalar için,
daha sonra da değişik nedenlerle.
Bilindiği gibi artik öğretmenlerin örgütsüz,en örgütlü gücümüz TÖS'tü, kapattılar.
Neden?
Eğrileri bulup ortaya çıkarıyor diye.
Artık öğretmenler kendi aralarında şu kahvede, şurada burada buluşabiliyorlardı.
Arada da şu ya da bu lokantada buluşup yemek yiyebiliyorlardi, sohbet edebiliyorlardı.
Sohbetler de öyle her zamanki gibi değil, siyasi içeriği yok denecek kadar az.
Aksi halde memleketin savcısı var, KAYMAKAMI var. Birinin kulağına gider ,
adam yanlış anlar , ona döğruyu anlatana kadar akla karayı seçersin .
Ilerde öyle bir durum yaşamıştık.
Sıkıyönetim koşulları,biraz gevşemeye başlayınca TÖB-DER örgütlenmesi
gündeme gelmişti, benim de içindebulunduğum bir grup böyle bir giriśimde
kolları sıvadık, işe koyulduk. İlk iş olarak toplu bir yemek vermekle işe başladık.
Birer davetiye bastık.Bastirdiğimiz davetiyeye de millâttan önce yaşamış bir
Çinli ozanın egitimin önemini belirten bir şiirini basmıştık.Amaç öğretmenlerin
hevesle katılımını sağlamaktı.Şiir şöyle:
HALKİ EĞİTMEK
"Bir yil sonrasını düşünüyorsan tohum ek
Ağaç dik on yil sonrası ise tasarladığın
Ama yüz yil sonrası ise düşündüğün , halki eğitim.
Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir ağaç dikersen on kez ürün verir ,
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halki,
Balık verirsen bir kez doyurursun halki,
Öğretirsen balık tutmasını hep fiyat karnı "
Kuan-Tuzu
Bir de baktık ki dönemin cumhuriyet savcısı davetiyede ismi olan benim gibi iki üç öğretmene soruşturma açmış.
Biz yemeği yaptık, kalabalık da oldu, iyi de oldu, ama o doruşturma aylarca
devam etti ve Nisan ayında bitti.Bitme nedeni de bütün dernek üyelerinin, öğretmen
lerin. mahkeme salonuna toplanması, gerçek hukukçu bir yargıçın davaya bakmasıydı.
Baska bir yemekte de kafayı hafif tütsülemis bir öğretmen o haliyle ağzından
saçma bir söz kaçırıyor, o da bunu hesabını Ankara sıkıyönetim mahkemelerine
vermek zorunda kalıyor.
Oysaki öğretmenlerin örgütlü oldukları dönemde ilçenin tüm sorunlarına egemendiler.Bırakın egemen olmayı ilçenin geleceğine yön veriyorlardı.
Örnegin bir yerel yönetimde , bir belediye başkanlığına kim seçilecek, kim
aday olacak?
Öğretmen örgütünün önerdiği kişi olurdu.
Ya da genel seçimlerde kim seçilecek , kim aday olacak ...bunlar öğretmen
lokallerinde konuşulur, tartışılırdı.
Hiç unutmam bir ön seçim öncesi, milletvekili
adayları Maçka'ya geldiler.Geldikleri ilk yer de öğretmen örgutlüydü.
Oysaki onlarin gideceği yerler vardi , kendi parti örgütünün lokalleri , kahvehaneler vs.
Sorduk,onlara ki neden ilk tercihinizi öğretmenlerden yana yapıyorsunuz.
İsmini söylemiyorum, dedi ki sız kendinizi küçük görmeyin, Maçka'nin en güçlü örgütü
sizlersiniz.En uzak köylere bile, bile ilişki kurabilaceginiz üyeleriniz vardır, biz sizleri tanımakla onlara da mesaj gönderiyoruz.
Ögretmenler toplumun en örgütü ve en bilinçli kesimiydiler.
Ayrica da egitim öğretim açısından da Maçka' da her şey çok olumluydu.
Bunun ölçütü yil sonunda yapılan okulların giriş sınavlarıydi.
Bunlar da :
Üniversite , eğitim enstütileri, öğretmen okulları, ya da her hangi
bir okulun yatılı bölümlerine, giriş sınavlarıydi.
Bu konuda da her yil Maçka Trabzon'nun tum kazalarını ekleyerek birinci oluyordu.
O zaman egitim öğretim şimdiki gibi tamamen paraya bağımlı değildi.Bu konuda da
avantaj öğretmenden yanaydı.
O günlerin köylerini görünce bugün nice köy okulunun kapatılması, viraneye dönüştürülmesini daha iyi anlıyor insan.
Bir başak sorun da kumar sorunuydu.
Kumarın tarihi, herhalde sömürüye dayalı toplumların kuruluşu kadar eskidir.
Maçka'da da kumar oynan bir yer vardı.Köprübaşı.
Köprübaşı Maçka'nın en gözde semtinde. Derlerin biriştiği yer.Balkonları genis, rahat.
Ortada lokal, alt katta odalar, önünden dereler akar.Hoş şirin bir yer.
Köprübaşının mülkiyeti amcamındı.İki oğlu işletiyordu orayı.Milletin buluşma yeriydi.
İyi iş yapıyordu.Haftada iki kez akşamlari kumar oynatırlardı.
Gariban köylüler son kuruşlarına kadar oynarlar, borçlanırlar, ondan sonra da gidip
köydeki yerlerini satarlar ,gelip borçlarını öderlerdi.Onun için de Köprübaşi denildi mi
milletin aklına kumarhane gelirdi.Şöyle beriye bakınca kim bilir kaç ocak sönmüştür
burada.
Amcam okumuş biriydi.Kendisi tahsildardı.Bazan oğullarına kızar , bağırır çağırıldı.
Bazan da bana dert yanardı.Bir gün akil edip de sormadım ona ki:
"Bütün bunları oğullarını kahvecilik mesleğine yöneltirken düśünmeliydin."
Ve sonuçta amcam öldükten sonra burası satıldı, herkes alacağını aldı, çekildi gitti
aradan.
Bu da Maçka'nın eksisi.
.
İSMET EYÜBOĞLU