DUYGU KARAHASANOĞLU


  ZEKANIZI KULLANIN        

  ZEKANIZI KULLANIN        


                                       ZEKANIZI KULLANIN        

 

             Sabırsızlık, hoş görüsüzlük insanı nasıl bir girdabın içerisine çektiği, hayat içerisinde yaşanan ve gelişen olaylarla çok daha net olarak ortaya çıkmaktadır.

En küçük olay karşısında kızgın boğa gibi etrafına saldıranların nasıl ruh haleti içinde oldukları ortadadır.

Sabır; her olay karşısında  sabredebilmektir. Bunu yapamayan, her daim sorun yaşar.

Sabırlı olmak aynı zamanda ruhunu terbiye etmektir. Şimdi diyeceksiniz ki, ruh terbiyesi nedir?  Bu soruyu sormadan önce, biraz düşünün. Emin olun ki, sorduğunuz sorunun cevabını bulacaksınız. Olmadı mı? Yapamadınız mı? Öyleyse, kendinizi bir akıntının içerisine bırakır gibi yapın.  Göreceksiniz, her şey bir anda gözlerinizin  önünde akıp gittiğini.

Yine, olmadı mı? Siz kendinize iyi bir psikiyatris bulun. Çünkü her şey beyinde başlar beyinde biter.

Görüyorum ki, siz bunu başaramadınız. Zekanızı yeterince kullanamadınız. Zekasını, kullanamayan her daim bir başkasının boyunduruğunda hayat sürer.

                       Olaylar, büyütülmeden çözüme kavuşursa,  sorunlar çok daha çabuk  giderilir.  Çözümsüz, sorun yoktur. Sorunu çözecek beyin yoktur. Tembellikten beynini kullanamayan, toplum içerisinde kendine yer bulması zordur.

                       Telaş ve endişe hayatın cilvesi mi, standardı mı? Endişenin yarattığı bunalım telaşla birleşince, panik atak kapıda beliriverir. Kendini dış dünyaya kapatan, olumsuzluk çemberinde dolanır durur. Karanlık dehlizlerden geçerek, yön bulmaya çalışırken, iç dünyalarında yaptığı bu seyahatler, gerçek hayatla karıştırılır. Bilinmeyen sularda dolaşırken, ruhunu zedeleyen olayların analizini yapmada zorlanır. Her zorlanma kişinin beyninde yeni tahribatlar açar.     

                      Kendini beğenmiş bir gramer (nahiv) bilgini, boğazdan karşıya geçmek için bir kayık kiraladı ve kurumla oturdu yerine.
Kayıkçı, olgun ve alçak gönüllü bir insandı. Hiç ses çıkarmadan küreklere asılıyor, yolcusunu sağ salim karşıya geçirmek ve üç beş kuruş kazanmak istiyordu.
Denizin orta yerine geldikleri sırada Bilgin küçümser bir eda içinde sordu:
-Sen hiç gramer okudun mu?.. dil biliminden anlar mısın?
Kayıkçı:
-Hayır efendim dedi, ben cahil bir kayıkçıyım, dediğiniz şeylerden hiç anlamam.
-Vah vah dedi Bilgin, ömrünün yarısı boşa geçmiş!..
Böyle bir süre ilerledikten sonra rüzgar şiddetini artırmaya, dalgalar büyümeye başladı. Denizde fırtına çıkmış, Bilgin korkmaya başlamıştı.
Kayıkçı olağanüstü bir güçle kurtulmaya, sağ salim karşı kıyıya geçmeye çalışıyordu. Gördü ki artık kurtuluş ümidi yok, Bilgine dönüp sordu:
-Efendim, yüzme bilir misiniz?
Bilgin:
-Ne yazık ki bilmiyorum diye inledi.
O zaman kayıkçı:
-Vah vah dedi, şimdi ömrünün hepsi boşa gidecek! Keşke gramer bileceğinize benim gibi yüzme bilseydiniz de canınızı kurtarsaydınız.