SONSUZLUĞA DOĞRU
Hayat çoğu zaman istenilen düzeyde gitmez. İnişli çıkışlı bazen de, stabil olur. Bir kimse, hayatın içerisinde kendisine ayrılan herhangi bir yerde oluyorsa, o kimsenin tüm hayatını incelemek gerekir.
Kulağıma bazı fısıltılar gelmeye başladı. Bilmişlik, kibirlilik maşallah! O biçim. Kendisini dev aynasında görmek de, nereden çıktı, şimdi! Sorsanız, ufak ufak dağları yarattı da, kimsenin haberi yok!
Kardeşim, sen kendini ne zannediyorsun. Ciğerin kaç para eder? Ne bilgin yeterli derecede, ne de kültürden nasibini aldın. Ot gibi geldin, ot gibi gidiyorsun.
Hele, çevrene bir bak bakalım! Ne göreceksin, ne anlayacaksın, ne yorumlayacaksın?
Şimdi bunları sana tek tek anlatacak değilim. Bileceksin, öğreneceksin ve hayatına uygulayacaksın.
Bugün siz değerli okurlarıma, çok şey yazıp anlatmak istedim.
Ne var ki, kelimeleri özenle seçip, konuları sık dokuyup ince elemeliyim ki, kimseye bir zarar gelmesin.
Toplum olarak herkese büyük görev düşmektedir. “Bana ne” deyip kenara çekilmek hiç kimsenin hakkı değildir. Gözler görecek, kulak duyacak, dil de döndüğünce konuşacak.
Ancak gerçekler, söylenirken, suçlu aranmayacak!
“ben yaptım oldu.” “ ben yaparım olur” gibi söylemler, hiçbir zaman başarı getirmez.
Bir yerde hata varsa, söylenmeli. Hata yoksa, ödüllendirilmeli.
Dünya malına tamah etmek kadar aptalca bir şey yoktur. Dünya malı dünyada kalır, gerçeği asla unutulmamalıdır.
Bu gerçeği aklının bir ucunda tutanlar, diğerlerine göre biraz şanslı sayılır.
Beden, ruhumuzun bu dünyadaki geçici elbisesidir. Zamanla eskir ve yıpranır. Veda vakti geldiğinde ruh sessizce o fani libasını çıkarır ve asıl yurduna sonsuzluğa doğru yola çıkar. Ahiret aleminde ise ona eskimeyen ebedi bir elbise giydirilir artık ne zamanın yıpratıcılığı vardır ne de, ayrılığın hüznü.
Bu sırra ermek de, ayrı bir erdemliktir. Her fani ecel şerbetinden içecek. Dünyaya geliş amacı bilinmelidir.
Yunus Emre, bir gün Hz. Mevlana’nın dergahına gider. Dergahın kapısında Yunus Emre’yi bir mürit karşılar. Yunus Emre, Hz. Mevlana’yı görmek istediğini söyler.
Mürit; “Hz. Mevlana dergahta değil. Gelince kimin aradığını söyleyelim.” Der.
Yunus Emre; “kemiğe et bürünmüş biri geldi deyin.”
Dedikten sonra dergahın kapısından ayrılır.
Hz. Mevlana dergaha dönünce mürit olan biteni anlatır. Hz. Mevlana düşünmeden; “dergaha Yunus Emre geldi.”