Fatma Karahasanoğlu


     SON İSTEKLER

Çok güzel bir atasözümüz var; “kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.”


                                                SON İSTEKLER

 

                    Çok güzel bir atasözümüz var; “kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.” Herkesin bir kusuru vardır, önemli olan o kusuru öne çıkarmamaktır. Mevlana’nın dediği gibi “kusurları örtmekte gece gibi ol.” 

Ne yazık ki günümüzde bir başkasının hatasını bulmak için yarışa girilir. Zannedilir ki, onun kusurunu bulmak, bulan kişiye ödül verilecek. Böyle bir ödülü düşünene söyleyeyim, hiçbir zaman böyle bir ödül alamayacaksınız.

                       Toplum olarak nereye gittiğimizi merak ediyorum. Bir tarafta kayıp giden, genç  nesiller, diğer tarafta o nesilleri hayata bağlamaya çalışan yaşlı nesiller!.

Nasıl, döngü içerisine düşüldü? Akıp giden yıllarla birlikte nesillerin düşünce yapısı da, akıp gitti.

Umursamazlık, vurdumduymazlık ön plana çıkınca, bir çok genç nüfusun yaşam anlayışı da, kendiliğinden değişti. Yapılan bir araştırmaya göre yaşları 15-25 arası üç milyon genç nüfus okumuyor ve çalışmıyor. Günlerini evde;  dijital dünyada geçiriyor.

Nedenleri sıralayıp, anlatacak değilim. Ancak ebeveynlere büyük görev düştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Çocuklarını yetiştirirken; ‘insan ahlakına’ göre yetiştirmelidir.

                      Toplumun değer yargıları iyi analiz edilip, hayata uygulanmalıdır. Ötekini berikini çekiştirip, hata aramak yerine var olan hatanın nasıl giderileceği hususunda istişare yapılmalıdır. Ön yargılı olmadan olaylara objektif bakabilmek önemlidir. Kesin hükme varmadan önce nedenler araştırılmalıdır. Eğer bu yapılırsa, emin olun ki hata kendiliğinden yok olup gidecektir.

Hatayı bulmak herkesin işidir ancak hatayı gidermek, er kişinin işidir.  Bu düşüncelerde olmak da, erdemlik isteyen bir iştir.

                     Menfaatsiz olan dostluklar, güzeldir. Zamanın birinde yaşayan kral, iki mahkumun idamına karar verir. Ancak mahkumlar idam edilmeden önce son sözleri alınır.

Kral, mahkumların son sözlerini alır. Kral, birinci mahkumun ardından ikinci mahkumun son sözlerini alır. Her ikisi de, idam sehpasının yerine iki dostunun omuzlarına basmak istediklerini söyler. Kral, isteklerini kabul eder. Bu arada ülkenin yaşlı bilgini de, kralın yanında yerini almıştır. Mahkumlar, iki dostlarının gelmesiyle dar ağacına çıkarılır. İp boğazlarına geçirilir. Birkaç saat böyle devam eder. Mahkumlar dostlarının omuzlarına  basarak, hayata tutunmaya çalışır.

Kral, yanında oturan bilgeye; “sizce, hangisi hayata tutunacak.” Der. Bilge düşünmeden; “zayıf adamın omuzlarına basan mahkum hayata tutunacaktır.” Bir müddet sonra güçlü adam, yere düşer. Ve omuzlarına basan mahkum can verir. Zayıf adamın omuzlarına basan mahkum hayata tutunmayı başarır. İpten iner ve gözyaşlarıyla arkadaşına sarılır.  

Kral, bilgeye dönerek; “nereden anladın? Güçlü adamın yıkılacağını. Şimdi senin ne kadar iyi bir bilge olduğunu daha iyi anladım.”der.

Bilge sakin bir sesle; “bunun bilgelikle alakası yok. mahkumlar, son sözlerini söylemeden önce aralarında konuşurlarken duydum. Güçlü adam, bir kese altına karşılık mahkumun isteğini kabul etti. Zayıf adam mahkumun can dostuydu. Arkadaşının ölüme gitmesini istemediğinden, direndi. Sizin anlayacağınız, menfaat karşılığında bu işi yapmadı.”