DUYGU KARAHASANOĞLU


     SANCILI GÜNLER

Dünya olarak sancılı günler yaşıyoruz. Gerek pandeminin gerekse ekonominin verdiği huzursuzluk, insanların ruh halini olumsuz yönde etkiledi. Bir de buna göçmenler eklenince durum daha da vahim bir hal alıyor.


                                  SANCILI GÜNLER

 

                        Dünya olarak sancılı günler yaşıyoruz. Gerek pandeminin gerekse ekonominin verdiği huzursuzluk, insanların ruh halini olumsuz yönde etkiledi. Bir de buna göçmenler eklenince durum daha da vahim bir hal alıyor.

Tüm bunların yanında kadın cinayetleri, hayvanlara yapılan kötü muamele insanlığın ne duruma geldiğini de, gözler önüne sermektedir.

Sığınmacılar  daha iyi bir hayat kurmak için yolculuğa çıkarken, her türlü tehlikeyi göze almaktadır.

Dünya'nın yüzölçümü; 510.065.284 km²'dir. Bu yüzeyin %70,8'i (361.126.221 km²) sularla, %29,2'si (148.939.063 km²) karayla kaplıdır. Bu kadar yüz ölçümü olan dünyada insanlar kendilerine uygun yaşayacak bir toprak parçası bulamaması ne kadar üzücü değil mi?

Şimdi diyeceksiniz ki; toprak parçası bulup yaşayan var!

Tamam, var! Aç gözlü ve doymak bilmeyen sömürücü zihniyetlerin yaşayacak olduğu toprak var mı? Sömürücü zihniyet kendine göre güçsüz gördüğü ülkeleri işgal ederek, yeraltı kaynaklarına sahip oluyor. Vekalet savaşlarını da buna ekleyince, ortaya sayısız sığınmacılar çıkıyor. Sığınmacılar, yollara düşerek kendilerine uygun daha doğrusu rahat yaşayabilecekleri bir ülke toprağı aramaktadır.

                          İnsan ömrü 70-80 yılla sınırlı olmasına rağmen bu kadar, olayları çıkmaza sokmanın anlamı nedir? Kim, kiminle, neyi paylaşmak istiyor yada  paylaşmak istemiyor.

Tüm bunlar nedir biliyor musunuz? Gülünç ve komik şeyler.

Maddiyata dayalı dünyada yaşıyoruz. Bedenimizi doyurup içirmek, giydirip barındırmak dışında ne yapılıyor? Her şey bunun üzerine kurulu değil mi?

Ruh! Evet, ruh. Hanginiz ruhunuzun huzura kavuşacağı, ilahi aşka yöneldiniz?! Bedenin ihtiyaçları karşılandı. Ya, ruh!

İşte, bütün mesele bundan ibaret. İnsan öyle bir varlık ki, sadece kendi egolarını düşünür.  Hal böyle olunca da, işin içinden çıkılmıyor.

                            Dünyanın yüzölçümü ortada, insan ömrünün sınırlı olduğu yıllar ortada. Virüsler etrafta kol geziyor. Her an yeni bir virüs varyantı kapımızı çalmak için sırada bekliyor. Ekonomi bozuldukça, dolar yükseliyor. Alım gücü düşüyor, insanların psikolojisi bozuluyor.

Ruh sağlığı bozuk olan bir insandan normal davranışlar beklenemez.

Suçlu yada suçlu aramadığımız gibi karamsar tabloda çizmiyoruz. Her şey açıkça ortadayken, söylenecek her söz yetersiz kalır. Gün gelir sükut verilen en iyi cevaplardan biri olur. Gün gelir en keskin kılıçtan da keskin olur.  

                            “Deli hastanesinde delinin biri kendini tavana asarak ampul zanneder. Durum başhekime iletilir. Baş hekim derhal aşağıya indirilmesini ister. Deli tavandan indirilince etraftan feryadı figan koparak; “şimdi biz elektriksiz kaldık.”   

                              Dünyanın sorunları ne anlatmakla ne de yazmakla biter. Hele insanlığın geldiği noktayı anlatmaya  kelimeler yetmez. Durum böyle olunca, gök kubbe altında bir öteye bir beriye biraz ekonominin biraz da, virüsün kucağında sallanır dururuz.