Fatma Karahasanoğlu


        ORMAN GEZİLERİ

        ORMAN GEZİLERİ


                                         ORMAN GEZİLERİ

 

                   Aslanla kurt açlıktan ölecek gibiydiler.  Karşılarında bir at görünce ikisinin de ağzı sulandı. Aslan kurda dönerek; “gözlerim kırmızı oldu mu?” der. Gözlerinin kan çanağı olduğunu göre kurt; “evet, kırmızı oldu.” Der. Aslan bu sefer “kuyruğum diklendi mi? Tüylerim diken diken oldu mu?” der.

Kurt düşünmeden, “evet evet. Kuyruğunda diklendi, tüylerinde diken diken oldu.” Der. Aslan, sözleri duyduktan sonra atın üzerine atlar. Bir pençede atı yere serer. Aslan ve kurt atı afiyetle yer.

                    Bir başka gün kurt, tilkiyle beraber dolaşır. Her ikisi de, acıkmıştır. Karşılarında yine bir at görürler.  Kurt, tilkiye, dönerek; “gözlerim kızardı mı?” der. Tilki, kurdun gözlerine bakar kızarıklık göremez. “kızarmadı” der.

Kurt, “nasıl olur? gözlerim kızardığını desene.” Der. Tilki çaresizce, görmediği halde; “evet gözlerin kızardı.”der. Kurt; “kuyruğum diklendi mi? Tüylerim diken diken oldumu?” der. Tilki “evet” der. Maksat kurdun gönlü olsun diye.

Kurt, duyduğu sözlerden cüret alarak, atın üzerine atılır. Ancak beklemediği çifte darbesiyle  kendini tilkinin yanında bulur. Tilki, cansız yerde yatan kurda bakarak “şimdi gözlerin kızardı, kuyruğun dikildi, ve tüylerin dilken diken oldu. Ne yapayım sen istedin.” Der.  

                                                     ***

 

                 Aslan; yaşlanmış, kocamış, hastalanmış, ininden çıkamaz olmuştu; bütün hayvanlar birer birer gelip efendilerinin hatırını sordular, ama tilki gelmedi.

Kurt, fırsat bu fırsattır diyerek, aslanın yanında  tilkiyi kötülemeye başladı.  “Sen bizim hepimizin efendimizsin. Ormanlar kralısın, sana bile saygısı yok; olsaydı bir kez gelir, hatır sorardı” dedi.
O sırada tilki de kapıdan gözüktü, kurdun dediklerini işitti.

Aslan kızmıştı; tilkiyi görünce öyle bir kükredi ki yer gök titredi.

Ama tilki kendini temize çıkarmanın yolunu buldu: “Evet, hepsi sana hatır sormaya gelmiş, gelmiş ama bir tanesi de seni iyileştirmeye çalışmış mı? Ben gelmedim; nasıl gelirim? Kapı kapı dolaşıyor, her hekimden bir ilaç soruyordum. En sonunda ilacı öğrendim, öyle geldim” dedi.

Aslan kükreyerek; “Neymiş ilacı?” der.

Tilki: “Bir kurdu diri diri yüzüp postuna bürünmeliymiş, hekim öyle söylüyor” dedi.

Aslan bunu duyar da durur mu?

Kurdun derisini yüzdürüp postuna sarındı.

Tilki gülerek: “Efendimize yalakalık edip de ne olacak? Asıl onu yumuşatmaya bakmalı” dedi.