Fatma Karahasanoğlu


O YILLAR

Yıllar sonra okul arkadaşınızla karşılaşırsanız


                                                O YILLAR 

 

                     Yıllar sonra okul arkadaşınızla karşılaşırsanız, konuşacak bir çok konu bulursunuz. O anda anılar tazelenir. Çocukluk yıllarınız tek tek masanın üzerine dökülür. Konuştukça konuşur, anlattıkça anlatırsınız. Mahallenin gidişatını, meyve bahçesinin olgunlaşan meyvelerinden söz ettikçe, o yılların unutulmaz anlarını tekrar tekrar yaşarsınız.

Bir zamanlar Maçka’nın gözde mahallelerinden biri olan Atlı kilise mahallesinde her şey çok farklıydı.     

Sağlı sollu ana yol üzerine dizilen evler, her gün arabaları selamlar gibi dururdu. Mahalle de, yaşayan herkes birbirinin sorunlarıyla yakından ilgilenir. Hal hatır sormayı ihmal etmezdi. Camdan cama her sabah kadınların hal hatır sormaları,  çocukların gündem maddesi olurdu. Neler konuşulmazdı ki, kim nereye gitti, kim ne yaptı, kim kiminle görüştü. Kim ne aldı, ama hiç birinde art niyet yoktu. Dilleri ve kalpleri temiz olan bu kadınlar, gün içinde birbirlerine ev oturmasına giderdi.

Mahallede öyle bir döngü vardı ki, herkes kendi işinde gücünde olurdu. Esnaf dükkanına, öğrenci okuluna, memur çalıştığı kuruma giderdi. Evde kalanlar da günlük işlerini yaptıktan sonra komşusuna gider, laflardı.     

Her şey bir ahenk içerisinde yapılırdı. İşe gitmeyen biri olunca, hemen; “neyin var, ne oldu? Bir terslik mi var? yapabileceğim bir şey var mı? Nasıl yardımcı olabilirim?” art arda soru yağmuruna tutulurdu. 

Mahallenin en büyük özelliklerinden biriydi. Onun için herkes derdini anlatır, sevincini paylaşırdı. Kimse birinin kuyusunu kazmadı. Menfaati için komşusunu satmazdı.  Para kazanmak için komşusunu fişlemezdi. Sohbetler, yapılan yerde kalırdı. Asla dışarıya söz taşınmazdı. Her kim biri hakkında kötü konuşacak olsa, hemen ağzı kapatılıp; “öyle söyleme. O senin komşun. Yüz yüze bakıyoruz. En küçük konuyu büyütme. Sonra pişman olursun. Ölümlü dünya.” Nasihat edilirdi.

Sokakta oynayan çocuklar azarlanmaz. Sıcak ekmeğin üzerine yağ sürülüp verilirdi.       

Bugün o mahalle çok çirkinleşti. Eski güzelliğinden eser bırakılmadı. Bir yanda parke fabrikası, diğer yanda beton santrali, doğal gaz deposu… 

Kısacası çirkin görüntüler. Eski mahallenin yerine bunlar yapıldı. 

                    Okul arkadaşımla bir arkadaşımın çalıştığı iş yerinde tesadüfen karşılaştım.  Yıllar sonra tesadüfte olsa karşılaşmam beni eski yıllara döndürdü. 

Zaman tünelinden geçerek, o yıllara gittik.  Büyükbabamın diktiği meyve ağaçlarından biri olan Trabzon hurma ağacı konunun baş kahramanı oldu. Her ikimizde o zamanlar hurmayı sevmediğimizi söyledik.  Hurmanın değerini o yıllarda hiç bilemedik. Oysa hurma bir çok hastalığa iyi gelmektedir. 

Hurma ağacının durup durmadığını soran arkadaşımın gözlerinde o yılların özlemi vardı. O yıllara döndük. 

İnsan, belli bir yaşa gelince her şeye daha farklı bakıyor. Geçmişte yaşanan her şey bu yaşlarda farklı görünüyor. Geçen her yıl insanı biraz daha olgunlaştırıp tecrübe sahibi yapıyor.