Fatma Karahasanoğlu


O GÖZLER BİN SÖZDEN KIYMETLİDİR

Doğa insana o kadar cömert davranıyor ki, insan doğaya o kadar cömert davranmıyor.


                                      O GÖZLER BİN SÖZDEN KIYMETLİDİR

 

                         Doğa insana o kadar cömert davranıyor ki, insan doğaya o kadar cömert davranmıyor. 

Günlerdir yangın haberleriyle yatıp kalkıyoruz. Her gün bir bölgede orman yangınları gündeme düşüyor. 

Yangında sadece ağaçlar yanmıyor. Binbir çeşit bitki türleri, hayvanlar da, yangından nasibini alıyor. Susuzluktan öteye beriye can havliyle koşan geyikler gördük. Taşıdıkları can, zarar görmesin diye nasıl çırpındıklarına tanık olduk. Gözlerinden   yaşlar akan ineklere rastladık. İnsanlardan bucak bucak kaçan geyikler, yangında bir damla su içmek için insana yaklaşarak, yardım dilendi. O dilsiz hayvanların manalı bakan gözleri unutulur mu? O gözler bin sözden, daha kıymetlidir.  Yalvaran gözler, ne anlatmıyor ki? Yutkunmaları da, başka bir anlatım, şekli değil mi?

Ormanın sakinleri arasında sincaplar yok mu? Daldan dala atlyarak, neşeli gösteriler yapan o sincaplar da, yangından etkilendi. 

Ya sırtlarında evlerini taşıyan kaplumbağalar. Yavaş yürüyen canlılardır. Adımlarını yavaş atarlar. Çıkan yangında bir çoğu simsiyah oldu. Sırtlarında taşıdıklaır evleri de, simsiyah oldu. Ağustosböcekleri yaz byunca, şarkı söyler, yangında onların da sesleri kesildi.

Ağaçların kovuğunda, taşların arasında, toprağın içinde, yuva yapan karıncalar, kışlıklarını hazırlarken, ateşin harlarında kaybolup gittiler. 

Nedenini hiç bilmedikleri yangında, kimi yuvada, kimi yolda yiyecek taşırken, kimi av yaparken, ateşin kucağına düştü. 

Ceylanlar en ürkek hayvan olma özelliğine sahip. Yangının sıcaklığında nereye gideceklerini bilmeden, koşuşturup yine ormanın içerisinde ateşler arasında yanarak, can verdi. 

Ömrü kısa olan rengarenk kelebekler, çiçekler üzerinde gezinirken, kızıl alevin içerisinde kaldılar. Şafak vakti ötüşen bülbüller, alevlerin arasında çırpınarak yandı. 

Canla  başla yangını söndürmek için uğraşan ormancılar,  son nefeslerine kadar yangınla mücadele etti.       

                 Ciğerlerimiz cayır cayır yanıyor. Ormanlar olmazsa, inanlar nasıl yaşar? Bu bilinçte olunmalı. Orman hayat demek, orman insanın yaşam kaynağı demek. Orman nefes almak demek. Bu kadar ormanlar önemliyken, yapılan uyarılara rağmen ateş yakanlar, nasıl vicdan taşıyorlar? 

Havalar sıcak, her yer barut gibi. En küçük kıvılcım bile havayı tutuşturmaya yeter! 

Hal böyle iken,  ormanda gezinti yaparken sigara izmaritini atmak, neyin nesi? Ya da tarlayı topladın, anızları yakmak ne için? 

Bir insan bu kadar düşüncesiz olabilirmi?