Fatma Karahasanoğlu


NEDENLER, ÇELİŞKİLER!                                   

NEDENLER, ÇELİŞKİLER!                                   


     NEDENLER, ÇELİŞKİLER!                                          

 

         Hoşgörülük, her nedense rafa kaldırıldı. Herkesin yüzünde kara bulutlar, dudaklarda hazır bekleyen küfürlü sözcükler! Nedir bunlar? Neden, patlamaya hazır bomba gibiyiz? Neden en küçük bir olayda parlıyoruz? Neden sinirlerimize hakim olamıyoruz? Neden tepkiliyiz?

Cevap vermek zor, değil mi? Nasıl cevaplayacağız ki? Ekonomi derseniz, yanlış bulgu derim. İşsizlik derseniz, onu da mazeret saymam. Nedir öyleyse?! Bu tepki neden? Neden her şeye bağırıp, çağırarak karşılık veriyoruz? Öfkemize neden sahip olamıyoruz? Her şeyin altında neden art niyet arıyoruz?

         Toplu yerlerde nasıl yaşanılacağını sanırım hepimiz biliyoruz. Yüksek sesle konuşmamak, kokulu yiyecekler yememek gibi bazı kaideler vardır. Hele de, toplu araçlarda seyahat ediliyorsa, buna daha fazla dikkat etmek gerekir. Önceden bu kurallara riayet edilirdi. Yüksek sesle konuşan biri uyarıldığında, tepki vermez, “tabii efendim kusura bakmayın, daha alçak konuşurum.” Derdi. Yada kokulu yiyecek yiyen birine, “rahatsız oldum, yemeğinizi dışarıda yeseniz.” “haklısınız, özür diliyorum” gibi nezaketçe  cevap verilirdi.

Şimdi, böyle bir durumla karşılaşıldığında, “sana ne kardeşim! Git işine be! Belanı mı arıyorsun! Şimdi çaktım mı tokadı, görürsün!”

Geçen hafta bunlara benzer bir olay yaşandı. Dolmuşta lahmacun yiyen üç kişiyi uyaran adam, uyarmanın karşılığını hayatıyla ödedi.

         Kitap okumayan bir toplumda, bu tip hadiselerin olacağını defalarca bu köşemde yazmıştım. Okumayanın ufku kapalı olur, dünyada olan bitenleri algılayamaz. Dönen dünyanın kendisi için döndüğünü sanır. Sanmakla kalmaz, etrafındakileri düşman görür.         

Bir çok aile, çocuklarını kitap okumaya değil de, sayısal testler çözmeye yönlendiriyor. Tamam üniversite için gerekli. Ancak topluma faydası ne? Bugün her genç, yarın aile kuracak. Ev reisliği yapıp, para kazanacak. Alt yapısı bozuk kurulursa, bozuk bir ev düzeni oluşur. Bozuk ev düzeninde çocuklar nasıl eğitilir?

Fazla uzağa gitmeyeceğim. Atapark’ta ki, bankların birinde dinlenmek için oturdum. Yaşları 18-20 arası sekiz dokuz genç, top oynuyor.

Top, bir yanımda oturan yaşlı adamın üzerinde zıplıyor, bir de benim ayaklarımın üzerine geliyor. Birkaç kez uyarmayı düşündüm ama alacağım yanıtı biliyordum.

Bu gençlerden öncekileri uyarmıştım. Uyarıma sadece gülüp geçmişlerdi. Şimdi kime sormam gerekir? Aileye mi, yoksa o aileyi kurduranlara mı? Bozuk ev düzeninden, bozuk çocuk yetişir demiştim. 

         Herkes elini taşına altına  koysun ve düşünsün. Okumayan bir toplum, okumayan nesiller yumağı olur.