Fatma Karahasanoğlu


NE KADAR BİLİNİYOR 

Ne kadar şükrediyor dahası, şükretmeyi biliyor muyuz?


                                               NE KADAR BİLİNİYOR                               

 

                           Ne kadar şükrediyor dahası, şükretmeyi biliyor muyuz? 

İnsanlar olaylara yaklaşırken, her daim kendi açılarından bakıyor. Bir başkasının yaşadıklarını göz önünde bulundurmadan her daim kendi yaşadıklarından şikayetçi, oluyor. 

Allah’a şükretmeyi bilmiyor. Her zaman ağrılarından, yaşadıklarından şikayetçi oluyor. Nefes   

alıp verdiğinin farkında bile değil. Her sabah yeni güne uyanmanın mutluluğunu bile anlamıyor. 

Her yeni gün bir umut, bir başlangıçtır.  Hayata umutla bakmayı bilen, asla karamsarlığa izin vermez.  Somurtkanlık bir insanın gün içindeki hayatına olumsuz yönde etki eder. Çehrelerden gülümseme eksik olursa, o insanın hayatı da, o oranda olumsuz olur. 

Her daim umutla yaşamanın bilincinde olmalı.     

Her insan kendisini tanır. Ne kadar yetenekli olduğunu bilir. Yapabileceklerini yada yapamayacaklarını da, yine kendi bilgisi dahilindedir. Bir başkasının aşırı övgüsüne kapılmamalıdır. Kendisinde olmayan özellikleri bir başkasının  menfaat karşısında varmış gibi göstermesi sadece aldatmacadır. 

Şükretmeyi bilmez ancak özelliği olmadığı halde bir başkasının övgüsüne inanır.  Kendisini dev aynasında gösterenlere teşekkür eder. Oysa kişiliği, düşüncesi belli. 

                         Teşekkür etmeyi herkes bilir.  En küçük iyilik karşısında teşekkür edilir. Aslında teşekkür etmek bir erdemliktir. Bunu herkes yapamaz. 

Kişilikle alakalı bir durumdur. Kişiliği oturmamış olanlarda, bu durum daha da, belirgindir. Ne kadar iyilik yapılırsa yapılsın, bu tip insanlar anlamaz. Dünya etraflarında dönüyor zannederler. Dedikleri doğru, yaptıklarında hiçbir yanlışlık olmaz. 

                           Vaktiyle bir adam, çocuklarına şükretmeyi nasıl öğreteceğini düşünür. Bir müddet sonra aklına gelen fikri uygulamak için çocuklarını yanına çağırır. “gelin bakalım size, nasıl şükredileceğini öğreteyim.” 

Çocuklar, babalarının yanına gider. Baba, uçsuz bucaksız araziye doğru yürümeye başlar. Çocuklar merakla sorar; “baba nereye gidiyoruz?” der.

Baba, cevap vermez. Bir müddet sonra durur ve dağları, ormanları göstererek; “çevrenize iyi bakın ve Allah’a şükredin”

Çocuklar meraklanarak sorar. “baba, bunlar ne?” 

iki küçük çocuğun önüne çömelerek; “nefes alıp vermek, yürümek, konuşmak,  daha sayamadığım her şeye şükretmek gerek.” Der. 

Çocuklar, gözlerini babalarına çevirerek; “büyükannem bize ekmek verdiğinde de, şükredecek miyiz?” der.

Baba gülerek; “evet, her şey için şükredeceksiniz.”